futbol işte böyle oynanır... futbolcu işte bu yirmi iki delikanlı gibi olmalıdır. işin tekniği, artistik tarafı bundan sonra gelir.
futbolun sert bir spor olduğunu, bedeni sağlamlık, dayanıklılık, nefes mukavemeti, harekette ve kararda sur'at gibi vasıfları icabettirdiğini peşin olarak kabul etmeğe mecburuz. futbol, sert bir oyundur ve işte böy le oynanır. futbolcu bu sert oyuna uygun bedeni evsafa sahip olmalıdır. ama buna rağmen kasti en ufak kaide ihlaline müsaade edilmemiştir. futbolcu böyle haşin bir mücadeke içinde olduğunu bilmeli, fakat herşeyden evvel «sporcu» olduğunu unutmamalıdır.
dün feriköy - göztepe maçını seyrederken bunları düşünülyorduk. düşünüyor ve her iki tarafın bütün futbolcularını takdirle karşılıyorduk. bütün oyuncular modern futbolu yakışan çetin bir mücadele içindeydiler, fakat tek bir kasti kötülük yapılmadı.
denebilir ki, son zamanlarda sahalarımızda bu kadar sert bir maç seyretmemiştik. sahada büyük virtüözlar yoktu, fakat gayeye en çabuk ve en mantıki yoldan ulaşmağa çalışan hızlı, kıvrak, mukavimve girgin adamlar vardı. bir an feriköy kalesinde fırtınalar koparken bir an sonra göztepe kalesi önünde kasırgalar esiyordu. her iki takım da müdafaada en ufak bir gediğin affedilmez olduğunu anlamışlardı. en ufak hata, en ufak gecikme veya gedik derhal netice verebilirdi. çünkü her iki taraf için de rakip «en ehemmiyetsiz bir dikkatsizliği derhal lehine kullanabilecek kadar çabuk bir panter» gibiydi. yirmi iki gemç adam bu ısrarlı mukavemetle ve bu üstün sür'atle asla acemi bir vücut mücadelesi girmiş sayılmazlardı. çünkü yalnız fizik varlıkları ve fizik kabiliyetleri ile değil futbol bilgileri ile de dikkati çekiyorlardı. yalnız bu arada gerek müdafaadaki dikkatli ve bilgili kademeleşme gerekse hücumda şuurlu ve hesaplı hazırlanma ile feriköy rakibine tefevvuk ediyordu.
çetin mücadele
oyunun ilk devresinde, seyredilen -doyasıya seyredilen - bir futbol vardı. parlayan yıldızlar yoktu, dikkatle tesbit edilip anlatılacak münferit pozisyonlar da olmadı. ama civa gibi kayan, yayılan, toplanan bir oyun vardı sahada... bu devre golsüz bitti, eğer taraflardan biri gol çıkarsa bu devrenin normal neticesi olmazdı.
ikinci devrenin başları da oyunun kalitesi düşer gibi olmuştu. yerini bulamayan paslar, topa ve rakibe ters ve hatalı girişler, iyi uzatılmış paslara yetişemeyişler görülmeğe başladı. eyvah ki, ilk devrede hayran olduğu muz sür'at ve canlılık çelik gibi görünen oyuncuların hepsini yormuşa benziyordu.
fakat bu çok sürmedi. oyun gene sür'atlendi ve sürat gittikçe arttı. bu arada rıdvan'ın her pozisyonda mükemmel top götürüşü. hüseyinin karşısındaki müdafaayı adeta ezercesine kaçışları, santrhaf ahmet'in emin, rahat, bilgili müdahaleleri ve necdetin bir kaç tehlikeli şütü kalbur üstü bir olgunlukla çelmesi feriköy'ün üstünlük hanesine kaydedilecek notlardı.
iş daha da çetinleşiyor
maçın son yirmi dakikasında artık cehennemi bir mücadele başlamıştı. iki taraf da beraberliğe razı değildi. ilk büyük tehlikeyi bu sırada feriköy kalesi atlattı. ikinci devrenin 26 nci dakikası oynanıyordu. bütün maç boyunca çok iyi top kesmesiyle dikkatı çeken yamanın bir duraklama anından istifade eden gürsel topu kaptı ve sağaçık yerinden fırlayıverdi. yerden ters köşeye gönderdiği kurşun gibi şut dünyadaki her kaleci için zor bir toptu. necdet olduğu yerde çelik bir yay gibi kıvrılarak yumruğunu koydu ve açtı.
aradan yedi dakika geçmişti ki feriköy de maçın en güzel hazırlanmış akınını gösterdi. rıdvan, yılınaz'a attığı mükemmel bir vücut çalımı ile kaçmıl e avut çizgisine kadar sokulmuş ortasını yapmıştı. münacettin, erdoğanla beraber sıçradı, kendisi vuramadı ama kaleciyi de marke etti. hemen gerilerinde hüseyin de fırlayışını yapmıştı, fakat maalesef o da vuramadı. ertuğrul o sırada sağ açık yerinden dalmıştı ve top tam önüne düştü. ancak ertuğrul'un vuruşu feci idi ve top avuta gitti. halbuki kale boştu.
bundan bir dakika sonra alekonun bir hatasını yakalayan hakkı bomba gibi bir şutla feriköy kalesini yokluyacak fakat necdet gene güzel bir plonjonla topu elleri arasında yumuşatıverecekti.
gol ve sonrası
nihayet maçın bitmesine 10 dakika kala maçın düğümü çözüldü. burhan sağ açık yerinden bir korner attı. penaltı noktası civarına düşen topu rıdvan kafa ile ileri havale etti. bu belki pas olarak, belki de kaleye şüt olarak yollanmış olan topu müncaettinin bu kadar iyi takip edebileceği kimsenin aklına gelmezdi. münacettin daldı. kalenin bir iki metre ilerisinde yetişti ve üç müdafiin arasından, hiç durdurmağa teşebbüs etmeden çaktı. erdoğan veya herhangi bir kaleci artık topa müdahale edemezdi. bir defa rıdvanın kafa vuruşundan gelen topu yere düşmeden kesmemekle şansını kaybetmişti erdoğan... o top havada iken kesilmeli ve münacettine bırakılmamalıydı.
bu golden sonra feriköy nisbeten geriye kapanmayı denedi. münacettin daha ziyade geride çalıştı. on dakikayı gerilerden çok çabuk top açarak. nerde ise iyi top tutarak vakit geçirmek suretiyle atlatan feriköy için maç bileğinin hakkiyle kazanılmış bir maçtı.
futbol işte böyle oynanırdı. fiziki sağlamlık ve mukavemet harekette ve kararda sür'a... işin tekniği ve artistik tarafı bundan sonra gelirdi. ve feriköy birinci safhayı mükemmelen başardıktan sonra iyi futbol oynamağa başladığını isbat etmişti bile... göztepeye gelince «iyi bir lig takımı» idi...