geçen yıl avrupa şampiyon kulüpler turnuasının çeyrek ve yarı finalinde fransa'yı temsil eden reims, her iki maçında ikişer gol atmaya muvaffak oldu. bu maçlarda fransız takımının rakipleri fenerbahçe'nin stili ile oynayan takımlardı.
bu maçlarda reimse 2 sebepten itimat ettik:
1. rakip sahada reims körü körüne bir müdafaa oyununa kapılmamış. hücum etmiş, rakibini zorlamış ve bu şartlar altında mağlûbiyeti sineye çekmiş. yenilişi de vatan topraklarını müdafaa eden kahramanların mağlûbiyetindeki heyecan ile olmuştu.
2. reims herşeyden evvel bir «hücum takımıdır». rakibi, yoran bıktıran, bezdiren hücumlar tazelemekten hoşlanan birliktir. müdafaa oyununu, bir zamanlar macar futbolcularının bütün dünya futbolunu hor gördükleri şekilde, hor görür. istinkâf eder. reims'te 3 gol farkla kazanadığı müsabakalarda rakip müdafaya dikkat eden futbol mütehassızları, hattın adamlarında şuursuzlaşma reims'e bol bol gedikler veren bir açılma müsahade etmişlerdir. işte reims, rakibini bu hale getirebildiği anda, parlamaktaydı.
fakat nice, reims değildir. nice sadece müdafaa oyunundan zevk alır. hakimiyet altına girmeyi sever ve çekilmiş halde iken bir boksörün «kontr» yumrukları gibi hücuma kalkar.
istanbuldaki maçta nice'liler hoşlandıkları şekilde sahanın dibine tıkıldılar (korktukları da bir hakikkatti yal) ve neticede burunlarının ucunu göremediler.