hep üzülerek ayrıldık staddan… halbuki bir avusturya şampiyonunu (1-0) da olsa yenmek pek de üzücü bir sonuç değildi… sonra bir futbolsevere zevk verici başarılar da görmüştük sahada. meselâ bir orta hakemi vardı ki düdüğünü gıpta edilecek bir adalet ve bilgiyle öttürerek hepimizin takdirlerimizi toplamıştı. sonra bir sabahattin vardı ki azıcık da necmi, münir ve bahattinin yardımlariyle asılması zor bir kale gibi tek sayı yaptırmamıştı beşiktaşa… ya rapidin şuurunu, mantığını kuran beyin adam hanapi… bütün bunlar futbolü seven kimseler için cidden seyredilmesi hoş şeylerdi… fakat ötesi… mithatpaşanın tek vücut, çift el, tek gırtlak olmuş seyircileri ancak bir ilk onbeş dakikada heyecanlanıp ümitlenebildiler.. geri kalan dakikalarda ise rapid’in akıllı, bilgili müdafaası, kale önlerinde, tehlikeli sahada toplanıslarına çarpıp çarpıp geri dönen monoton ve ölü dalgalar herkesi bezdirdi durdu…
beşiktaş biraz daha canlı, istekli ve kurnaz olabilseydi, kısacası geçen seneki beşiktaşımızın hiç olmazsa yarısı olabilseydi sanki rapid üçüncü bir maç için kös kös düşünmez miydi ki…