tanınmış fransız futbol otoritesi ve «l'equipe» gazetesi yazarı
fenerbahçe hiç olmazsa bir defa görenler antrenör molnar'ın fenerbahçe hücum hattının herhangi bir mevkiine can veya leefter'i neden tereddütsüz yerleştirebileceğini anlarlar. büyük değerlere sahip bu iki futbolcu belirli bir mevkide asla oynatılamazlar. zira bu iki adam, bir çerçeve içine sokuldukları zaman boğulurler.
yüzde yüz akdenizli olan bu iki sporcunun futbol varlıklıırı kendilerinde doğuştan mevcuttur. can, parnas mabedinde yaşayıp, gayet gerçekçi bir eser yaratmak için zaman zaman bu mabetten dünyaya inen bir şairdir. paul verlainc'e benzer.
daha yaşlı olan lefter ise kurnazlığı ve pratik zekatı ile bilhassa dikkati çekmektedir. bu oyuncu karşısındakileri daima şaşırtır. bazen ona hayran olunur, bazen tenkid edilir. onu bir şairden ziyade macera sever bir yazara benzetmek mümkündür. zira futbolu ile, 19 uncu asırda cüretkâr hüviyet arzetmiş emil zola imzalı eserler arasında büyük benzerlik sezilir.
bu ili adam, nice'e karşı yaptıği maçta hücum hattı ile temayül eden fenerbahçenin üstadları olarak dikkati çekmişlerdir.
fenerbahçe hayranlık uyandıran ve değişik görünen bir oyun stiline sahiptir. bir ispanyol takımını andırır. oyun, bazen kısa ve yerini bulan paslarla, bazen de fevkalâde uzun vuruşlarla açılmaktadır. takım ani, hızlı ve kuru şut çekmekte ve bu vuruşlar çok defa kaliteli olmaktadır. son yapılan maçta nice müdafaası oyununu biraz daha gevşek tutsa, fenerbahçe şutlarından daha azı geri dönecek ve o fevkalâde lamia belki de daha fazla teşvik edilmeye muhtaç kalacaktı.
fenerbahçe forvetinin diğer üç oyuncusu, ıefter ve can'ın klasında görülmemekle beraber, aynı hattaki iki oyuncu ümit vermektedirler. bunlar, nice'e atılan ikinci golün kahramanı şeref ve bir kafa vuruşunu çıkarabilmek için lamia'nın hayli güçlük çektiği mustafa'dır.
fenerbahçe, taktik itibariyle tekâmül etmiş görünmektedir. iki haf, gürcan ve avni, saha ortasını mükemmelen doldurmaktadırlar.
müdafaa, naci hariç, kendisinden pek emin görünmedi. kaleci özcan ise milazzo'nun şutu karşısında adamakıllı mütereddit idi.
ne yapacağını, nerede duracağını şaşırdı. çıkış yapıp yapmamak hususunda karar veremedi. ancak bu kanaat 90 dakika içinde edinilmiştir. unutmayın.
nice karşısında pek görünmeyen basri ise türk müdafileri arasında sağlam ve yerleşmiş oyunu ile en çok dikkati çeken adam oldu.
şu anda türk sporseverlerinin dudakları muhakkak şu 2 sualin heyecanı içinde titremektedir.
1. avrupa klasmanında fenerbahçenin değeri nedir?
2. fenerbahçe nice'i yenebilecek midir?
dikkatle cevap vermeye çalışacağım:
bir takımın yalnız bir maçını gördükten sonra, onun hakkında hüküm vermek tedbirsizlik olur. esasen takımlar arasında mukayese yapmak gayet sübjektif unsurlara dayandığından yanılmak mukadderdir.
birinci suale cevap verebilmek için, fenerbahçenin avrupa sahalarında ciddiye alınması gereken bir takım olduğunu söylemek kâfidir. ancak real madrid, barcelona, wolverhampton, eintracht frankfurt ve hattâ glasgow rangers gibi takımlarla, eşit şartlar altında, karşılaşacak fenerbahçe, onların kudretinde görünmeyecektir. avrupa şampiyon kulüpler turnuvasının diğer müsabıklarıyla mücadele ise fenerbahçe için kolaylıkla mümkündür.
fransa şampiyonasına fransız kulübü sifat'yle katılacak bir fenerbahçe, taraftarlarından hiçbirinin yüzünü kızartmayacaktır.
nitekim türk takımını son senelerin sedan'ına veya hâlen fransa liginde üçüncü durumda olan limoges'a tekabül edecek bir kuvvet olarak kabul etmek hatâ değildir.
ikinci suale gelince:
özür dilerim. bu suale iki yüzlü bir insan gibi cevap vereceğim. her iki takım farklı şartlar altında karşılaşmadılar. ikisinden birinin kuvveti, şampiyonanun çeyrek finalinde oynamak için gerekli neticeyi almaya kâfi gelecektir muhakkak.