ilk gol aşikâr bir favl neticesinde yapıldı ve oyunun kaderini değiştirdi
halit kıvanç
futbol adını tanıyan cazip spor, milletlerarası teşekküller tarafından kaidelerle düzenlenmiş ve dünyanın her yerinde bu oyunun aynı şekilde oynanması esası kabul edilmiştir.
mesela: «bir kaleci topu elinde bulundururken veya bir rakibe mâni olurken yahut kendi kale sahası içinde bulunmazken, o kaleciye nizami şarj yapılabilir.»
şimdi gelin, bu milletlerarası kaideyi dünkü adalet - feriköy maçının 40 inci dakikasına tatbik edelim: bu anda feriköy kalecisi mustafa topu elinde bulundurmuyordu. bir rakip oyuncuya mani de olmuyordu. kendi kale sahası dışında da değildi. o halde ona yapılacak bir şarj, «nizami» vasfını taşıyamaz, sadece ve sadece bir «favl» olarak ceza görürdü. halbuki hakem hüsnü kavasoğlu, adaletli erdoğanın, feriköy kalecisini (kale sahası içinde, elinde top yokken ve kendisine mâni olmazken) devirmesini ve celal tarafından kaleye havale edilen topun ağlara takılısını sağlamasını «nizami şarj» addetti. cezaya müstahak hareketi «gol» le mükafatlandırdı.
işte bu ân, maçın dönüm noktası oldu. oyuna gayet canlı başlayan feriköy daha ilk dakikada muhakkak bir gol fırsatını kullanamamıştı. daha sonra hüseyinin kaleci ömer'i bile aşan vurusunda, top çizgiye paralel gidip kurtulmuştu. ve nihayet samim'in mükemmel ortasında, salim'in kafa vuruşu ile top üst direğe çarpmıştı.
o «üst direk» yok mu? adaletin bir golünü de önlemişti. burhanın hazırladığı pozisyonda erdoğan'ın şutu direkten dönmüştü. ve o «üst direk» 40 inci dakikada kornerden gelen topa ali ihsan'ın vurduğu kafayı da karşılamıştı. ama celal topu tekrar kaleye havale edecek, işte o anda ileri fırlayan erdoğan da topa çıkmağa hazırlanan kaleci mustafayı bir «favl» ile kale içine düşürecekti. koruyucusuz kalan gileler, meşin topla kucaklaşmaktan başka ne yapabilirdi ki?... kaideleri herkesten iyi bilmesi gereken hakem ile bu harekete «gol» diyecek. feriköyün hakkından çok futbol nizamını çiğnemiş olacaktı.
devreyi 1-0 önde bitiren adalet, rakibinin kederine iştirak edecek değildi tabii... o hızlı başladığı ikinci devrenin hemen başında (3. dakikada) galibiyetini perçinleyecekti. bülent'in dağdan ortası mükemmeldi. erdolun bu ortaya vurup «gol» e çevirdiği kafa da mükemmeldi. mükemmel olmayan, sadece feriköy müdafaasının erol'u o anda bomboş bırakmasıydi.
tabelâ «2-0» gösterdiği sırada, maçın bitimine 42 dakika vardı. fakat bu 42 dakikalık gayret, iki taraf için de neticesiz çabalamadan ileri geçemeyecekti. ömer, hüseyinin ayağından mutlak bir golü kurtaracak, salim, son dakikada bir favl yüzünden hakem tarafından oyundan çıkarılacak; fakat hiçbir şey, «2-0» lık sonucu bozmağa muktedir olaamaycaktı.