rus milli takımını ilk defa 1957 senesinde sofya’da bulgarlara karşı seyretmiştim. bugünkükadrodan sadece yaşin ve maslonkin 1957 tertibinde yer alıyorlardı. o gün, dümkünden daha kuvvetli bir rus milli takımı seyretmiştim diyebilirim. tatuşin, isaiev, simonyan, strelzsof ve ilien’den kurulu hücum hattı vasilevski stadında bulgarlara 15 dakika içerisinde tam dört gol atmıştı. bulgar’lar da o sene balkan futbolu için dev bir ekip meydana getirmişlerdi. ruslar bilhassa hücumda süratli, müdafaada dayanıklıydılar.
kulüp takımları ve temsilî kadrolar hariç dün ikinci defa seyrettiğim rus milli takımı ile 1957 rus milli takımı arasında mutlaka fark vardı. eski kadronun adamları daha şutör, daha netice alıcı, oyunu, hattâ avrupanın fantezi futbol oynayan ekipleri derecesinde incelten adamlarla doluydu.
dünkü kadro için de kötü bir futbol oynadı denilemez. rakiplerimizde her hareket hesaba dayanıyor ve kendileri için anormal bir hava taşıyan bir müsabakadaki serinkanlılıkları dikkati çekiyordu..
ruslar, metinin attığı golden sonra 2-1 lik skoru muhafaza etmek gayretiyle ilk 25 dakikadaki klâs futbolu bırakıp, maçı kurtarmak gayretine düştüler. belki bu durgunluktan olacak, oyunun umumi akışında onları evvelce gördüğüm takım kadar komple bulmadım.
bizim, dün; herşeye rağmen rakip takım karşısında bir şansımız vardı. saha bizimdi, seyirci bizimdi. hele ruslar ikinci devrede bozulunca hiç değilse hakkımız olan beraberlikten ümidlenmeye başladık.
olmadı tabiki. bence, maçı sonda değil, başta kaybetmiştik. lefter oyunun ilk hızında ayağına gelen fırsatı, şöyle bir biçimine getirip, yaşinin iki yanından birine oturtabilseydi…
netice: biz kaybettik, onlar kazandı. rus takımı şili’de iş yapar mı, yapmaz mı? belki peşin bir hüküm diyeceksiniz. ama, rusların dünya kupasındaki gruptan rahat sıyrılacaklarını tahmin edemiyorum.