statü gereği ilginç bir kura vardır. çeyrek finaller playoff eşleşmelerinden değil grup maçlarından oluşmaktadır ve grupta yine iddialı bir takım olan arjantin vardır. herkesin sonuncu olacağına inandığı takım ise tartışmasız italya’dır. galibiyet dahi alamayan gök mavililerin bu grubun kurbanı olacağı kesindir.
brezilya o gazla bildiğini okur ve ilk maçında maradonalı arjantin’i 3-1’le ezer. artık bir beraberlik yetiyordur brezilya’ya. rakip ise turnuva boyunca sadece dört gol atabilen italya’dır.
5 temmuz 1982 pazartesi günü, saatler 18.15’i vurduğunda o muhteşem maç başlar. brezilya, şanına yakışmadığından olsa gerek,dalga dalga girer maça.müthiş bir futbol ziyafeti şeklinde geçen maç futbolseveri ihya etmektedir. ilginçtir,ilk golü bulan taraf italya olur. herkes gibi şaşkınlığı çabuk atlatır brezilya.paolo rossi’nin golüne,socrates’in çaprazdan mükemmel şutu ile cevap verirler ve maç 1-1’e gelir.artık brezilya golleri sıralayacaktır. herkesin beklentisi bu yöndedir. fakat oyun hiç de öyle devam etmez.
25. dakikada rossi bir gol daha atar ve devre arasına takımını 2-1 önde götürür. tribünlerdekilerin de, ekran başındakilerin de şüphesi yoktur hâlâ. “brezilya ikinci yarıda oynar ve alır” derler. nitekim resital hemen başlar.68’de falcao’nun o harika gol sevincine neden olan vuruş maçı 2-2’ye getirmekle kalmaz,yarı final kapısını sambacılar için aralar. artık gole ihtiyacı olan taraf italya’dır. ama brezilya bir türlü vazgeçemez gol atma sevdasından.ortalar nafile yağar, şutlar hedefi tutmaz, velhasıl gol bir türlü olmaz. ama kader ağlarını tersten örmüştür. turnuvada o maça dek bir maçta üç gol atamayan italya rossi ile üçüncü golü de bulur ve yarı final vizesini alan taraf olur. maç sonrasında herkes şok geçirmektedir.kimse skorbord’da yazan sonucu anlamlandıramamaktadır
cevabı “durum 2-2’yken neden defans yapmadınız?” sorusuna karşılık şöyle konuşan socrates vermektedir:“biz defans yapmayı bilmeyiz ki!”