tebrikler... kazanmanız bir yana... dünyada iyi futbol oyayan, köklü bir ekole sahip çekoslovakya milli takımını yenmeniz bir yana... asıl çekinmeden, ürkmeden, kapanmadan, saklanmadan meydanda yayılıp, «işte benim silahım da bunlar» deyip erkekçe mücadele edip galabe geldiğiniz için tebrikler...
bu ileri götürücü cesur zihniyetle oynayıp kaybetseydiniz gene de inanın sizleri tebrik etmeliydik. neydi o daha maçtan evvel sizlere aşağılık duygusu aşılayan çift santrhaf, duvar müdafaa, gepgeri oynıyan iç veya açıklı taktikler... hiç girlenmeden bize hücum eden bir rakibe ağacın arkasına saklanıp, çıkıp çıkıp taş atar gibiydik... çok şükür... türk karakterine adapte edilmiş, cesur, gözü pek, hücumcu bir futbol gördük sahada... artık bu anlayıştan ne olursa olsun uzaklaşmayız inşallah... gelelim oyuna... sahaya ekseriya
1 2-3-4 5-6 10-9 7-8-11
şeklinde yayılan, yani 9, 10, 5, 6 numaralı oyuncularıyla saha ortasında kurdukları dmrtkenle daha ilerideki 7, 8, 11 numaralı oyuncularla kombinezona giren çeklere karşı milli takımımız adamlarını kıskıvrak marke eden iki bek, iki haf ve geri ileri çalışan iki içle kısacası türk imanı katılmış bir (wm) le mücadele etti...
hücumlarda daima beş kişilik tam kadrosuyla gözüken forvetimizi haflarımız da gerektiği şekilde desteklediler...
maçın dörtte üçünde rakipleri üzerinde ezici bir baskı kuran ay-yıldızlılar biraz daha şanslı olsalardı oyunu en aşağı (3-0) veya en kötü netice olarak (3-1) lehimize bitebilirdi...
böyle mükemmel zihniyetli takım oyunlarıyla galip çıkmış bir onbir, daha doğrusu, az oynamasıyla fevkalade müfit olmuş bir onikinci de ilâve edersek, bir onikinin arasında şu iyi oynadı, bu fena oynadı demeye râzı olmuyor gönül...