takımımız maçı ve amsterdam'lıların kalbini kazandı
türkiye: 2-hollanda :1
haksız penaltı ile 1-0 yenikdik. 2 nei devrede metinini 2 golüyle rakibimizi de, tahminleri de yendik
naci en güzel oyununu çıkardı, turgay gene "berlin panteri" idi. ahmet can ve doktorların ihtarına rağmen oynamakta ısrar eden lefter fevkalâde idiler
namık sevik amsterdam'dan bildiriyor
amsterdam stadını dolduran ve hollanda milli marşını söyleyen 65 bin kişinin az sonra kendi takımlarını değil de, rakiplerini alkışlayacağını hiçbirimiz tahmin etmemiştik. fakat hollandalılar belki de dünyanın «en centilmen, en sportmen seyircisi» ünvanına hak kazanacak şekilde maç seyrediyor, his ve heyecanlarını takdir hükümleriyle karıştırmıyorlardı. bu sebeple haksız bir penaltıdan yediği gole rağmen âhenginden, canlılığından bir sey kaybetmeyen, bilâkis kamçılanan türk milli takımı galip duruma geçtiği zaman, onu hararetle alkışlamaktan geri durmadılar. doğrusu ay - yıldızlı formayı hakkiyle taşıyan gençlerimiz de alkışlanacak derecede mükemmel bir oyun çıkarıyorlardı.
hollanda'yı hollanda'da yenmek, küçümsenecek bir netice değildi. bu bakımdan oyundan önce «beraberlik» dahi bizim için «iyi netice» telâkki ediliyordu. nitekim taktiğimiz, bu telâkkinin ifadesiydi. müdafaayı yarı sahamızda kabul edecektik.
müdafaaya kuvvet
oyuna başlar başlamaz kadri, verilen vazife icabı geriye gitti. müdafaayı yarı sahamızda kabul edişimizin neticesi, hollandalıları kendi yarı sahalarında nisbeten serbest bırakıyor, ancak sahamıza girmeleriyle müdafaa kademeleri halinde akınlarını kesiyorduk. coşkun daha ziyade boş sahada oynuyor, rakibe çıkarak topu uzaklaştırmak işini de naci'ye bırakıyordu. kadri ise sadece geri oynamakla değil, ayni zamanda wilkes gibi bir kurdu marke etmekle vazifelendirilmişti. forvet hattımız dört mevcutla oynamasına rağmen, ayağına gelen topları iyi kullandığı için müdafaamız rahat nefes alabiliyordu. bu gidişe göre, korktuğumuz maçın neticesinden ümitli olabilirdik. hele maçla beraber turgay da «gününde» olduğunu göstermeğe başlayınca. ilk tehlikeyi kalemiz geçirmişti. lakin wilkes'in gollük akını turgayın ellerinde eridi. 3 üncü dakikadaki bu kurtarışı 13 üncü dakikada ikincisi takip etti. kaptanın bu iki kurtarışı, iki golün önlenişi demekti. ilk 15 dakikalık yadırgamadan aonra ay-yıldızlı onbir açılmağa ve sahaya yayılmağa başladı.
lefter alkışlanıyor
milli takımı tertiplemekle vazifeli olanlar, başta orhan şeref apak, artık lefter'den ümidi kesmişlerdi. «leftersiz onbir» i kurmak hazırlığındaydılar.
fakat bu sırada lefter «vazifeye hazır» olduğunu bildirdi. doktorlar «oynama, sakat kalırsın» diye ihtarda bulunuyorlardı. lefter ise doktorların tavsiyesi yerine antrenörün taktiğini dinlemeyi tercih ediyordu. gece ayağındaki çıbanı patlayan şöhretli futbolcumuz, sabaha kadar tedaviye tabi tutulmuştu. ama gayretler boşa gitmemiş ve lefter çek sevdiği ay-yıldızlı formayı sırtına geçirerek sahaya fırlamıştı. ve işte şimdi de hollandalı onbinlerce seyirciye kendisini alkışlatan bjr oyun gösteriyordu. kadri'nin geri oynamasiyle dört kişi çalışan forvet, lefter'in nazım rolü ile hollanda müdafaasını sık sık tehdide başlamıştı.
nihayet bu tehlikelerden birinde top hollanda fileleriyle kucaklaşıverdi. kadri'nin şutunu ağlarda gören bir avuç türk seyirci heyecanla ayağa fırlamıştı. bunlar avrupada tahsilde bulunan 200 kadar türk talebesiydi. ne yazık ki, bu sevinç uzun sürmedi. hakem lefter'in ofsayt durumda bulunduğunu işaret ediyordu ve golü muteber addetmiyordu. bu karardan dolayı hakeme hak vermek lâzımdı. lefter hakikaten ofsayttı, fakat kadri'nin volesi de cidden fevkâladeydi.
bu bir penaltı değildi
maçın 32 nci dakikasına girilirken, oyundaki muvazene lehimize bozulmuştu. dört forvetle akın üstüne akın tazeleyebiliyorduk. bu anda sol açık mouljin topu aldı ve kaleye akmağa başladı. saim'in müdahalesi belki biraz sert oldu amma, hakemin düşündüğü gibi «penaltı» değildi. solaçık topu kaybettiği sırada ingiliz hakemin «penaltı» yerini gösterdiğini hayretle görüyorduk. hakem leafe maçtan sonra kararının haklı olduğunu öne sürerken saim'in hareketi için «kimsenin faredemeyeceği teknik bir durum» diyecekti. ancak bu izahın günümüzde sık sık duyulan «teknik arıza» lar kadar sevimsiz ve yersiz olacağı da âşikardı. hollanda'nın kaptanı, ünlü futbolcu wilkes bu penaltı atışında turgayı mağlûp edince, birinci devre 1-0 aleyhimize kapanıyordu. wilkes'in vuruşu ustaca idi. o kadar ki turgay bile «penaltıyı sağdan atacağını hissettim amma gole mâni olamadım» diyordu. fakat kalecimiz bu gol için üzülmemeliydi. bu ana kadar ve asıl bundan sonra karşılaşılan «korkunç gol tehlikeleri» nde panter gibi her tarafa atlayıp kaç, gole mâni olmuştu. gemisini kaptanın kurtardığını turgay'ın bu oyunundan sonra daha güzel misal bulunabilir miydi?
«can'lı forvet... canlı oyun...»
2 nci devreye birinciden daha canlı başlamıştık. can, yalnız ismiyle değil, cismiyle de takıma bir renk vermişti. hollandalılar da maçın ilk yarısından daha hırslı ve hızlıydılar. nitekim 2 inci dakikada santrforlarının ayağıyla gol adedini ikiye yükseltiyorlardı ki; turgay pek yakından çekilen çok sert şutu, hârika bir uçuşla kurtardı. aradan üç dakika geçmişti ki, gene santrfor schurman fevkalâde bir şut çekiyor ve gene turgay şahane bir kurtarışla topun kaleye girmesine mâni oluyordu. turgay «ikinci bir berlin maçı» çıkarıyordu. müdafaamız golleri kurtarınca, forvetimize de goller atmak düşmüştü.
10 uncu dakikada lefter dört hollandalıyı adeta ipe dizer gibi çalımla geçti. «gol» görünmüştü. lâkin lefter yüzde 99'u dahi «tehlikeli» bulmuş, topu kendisinden daha müsait durumdaki metin'e aktarmıştı. sol deplâse olan metin topa öyle âni vurdu ki, kaleci golün, kapadığı zaviyeden girmesine sadece seyirci kaldı.
hollandalılar türk golünü alkışlıyor
stad alkıştan inliyordu. dünyanın bir çok yerinde maç seyrtetmiş olanlar için hollandalıların bu müstesna sportmenliği takdire değerdi. rakip takımının golünü, kendi başarıları kadar hararetle alkışlıyorlardı. ancak alkışlar kesilmeyecekti. metin tam bir dakika sonra ilkine nazire yaparak çektiği «bomba» şutla golleri ikiliyordu. birincide lefter'in yaptığı vazifeyi ikincide de can başarmış, üç hollandalıyı peşpeşe geçerek topu metin'e aktarmıştı. can karşısındaki ünlü sağbeki, her topa yere yatarak şaheser şekilde vuran kurt futbolcuyu rahatça geçmeğe devam edeceti. lakin talihsizlik 2-1'den az sonra can'ın nefis şutu boş kaleye giderken direğe çarpıp kurtulacaktı.
metin'in iki şahane şutu, ay-yıldzılı formanın zafer sayıları olarak hollanda kalesine girdikten sonra takımımız iyice şahlanmıştı. 30 uncu dakikada gene metin kaleciyle karşı karşıya kaldı. lâkin hollanda kalecisinin ayaklarına atlamasıyla topu rakibine bırakmayı doğru buldu. gol imkanı kadar sakatlanmak tehlikesi de büyüktü. hakikaten bu topa gitmekle genç santrforumuz belki de ayağını kırabilirdi.
netice: 2 - 1 galibiz
maçın son on dakikasında hollandalılar bütün varlıklariyle kalemize yüklenmişlerdi. kendi topraklarında, kendi seyircileri önünde hiç değilse «beraberlik» için çırpınıyorlardı. fakat takımımız da «tam bir müdafaa» halinde canını dişine takmış, rakibine fırsat vermiyordu. artık lefter de geride oynuyordu son beş dakikada üstüste üç tehlike geçirdik. ilkinde kadri nefis bir uçuşla topu kornere çıkarmapa muvaffak oldu. ikincide hollanda santrforu muhakkak golü kale ağzından dışarı attı. sonuncuda ise turgay muhteşem kurtarışlarına bir yenisini ekledi. bu, ayni zamanda neticenin, daha doğrusu zaferimizin ilanı olacaktı.