favori ‘biziz, hâletiruhiyesi aleyhimize bir netice verdi‘
her nevi mücadele rakip ne kadar küçümsenirse, arzulanan iyi neticeden de o kadar uzaklaşılır.
bu bir kaidedir. hollanda maçından evvel ise biz rakiplerimizi küçümsememizi, onlarla aramızda klâs farkı olduğunu iddia edecek raddeye vardırmıştık. bilmem bu umumi kanaat nasıl, nereden ve hangi maksatla yaratıldı? halbuki 2-1 galibiyetimizle nihayetlenen hollanda’daki maçta oynayan futbolcular, o maçı tâkip eden idareciler ve gazeteciler, bu galibiyeti, şahlanmış bir türk takımının fevkalâde bir gününde elde ettiğini anlatıyorlardı. zâten bizden çok eski bir futbol mâzisine sahip bulunan, beynelmilel sahalarda daha tecrübeli olan rakiplerimizin, bizden aslâ düşük klâsta olmayacakları tabıidir.
hal böyle iken dün türkiye seyircisi rahat, çok gollü bir galibiyeti bekler hâle sokulmuştu. memlekette esen bu havayı misafirlerimiz de muhakkak ki teneffüs ettiler ve hırslandılar. futbolcular ise, işin vahametimi kavrayanların bütün ikazlarına rağmen maalesef lüzumu kadar bilenemediler. sahada çok istekli, kararlı, hırslı bir takımla karşılaşınca toparlanmak istediler, ama artık rakip çoktan kendine güvenini kazanmıştı bile…
hollandalılar gürbüz, sağlam ve oturmuş bir «wm» ile oyunun insiyatifini ellerine geçirirlerken, biz ise aksine burun buruna girmiş oyuncuların hiç bir zaman yapıcı ve mesafe katedici olmayan kısacık yan, geri paslariyla rakiplerimizin ekmeklerini yağlıyorduk. müdafaamız, vazifelerinin ilk olarak kalemizi emniyet altında bulundurmak, markaja gereken ehemmiyeti vermek olduğunu âdeta unutmuş; forvetin bir an evvel golleri sıralamasını seyre hazırlanırken, forvetimizdeki oyuncuların her biri de golü yapanın kendisi olması için orta yerde, kale önünde kümelenip, hasmın onları durdurmasını kolaylaştırıyorlardı. futbolcularımız normal olmıyan bir halet-i ruhiye gevşekliği içinde, anormal bir azimle oynayan hollandalılar karşısında gittikçe top’tan soğudular. oyuna ısınan, tabli oyununu oynayabilen, kendine güvenebilen futbolcumuz pek azdı. yalnız kalecimiz özcan, olağanüstü bir cesaret ve maharetle yaptığı kurtarışlarla, kül halinde iyi gününde olmayan takımımızı pek muhtemel bir mağlûbiyetten kurtarmağa muvaffak oldu.
muhakkak ki, dün takımın bekleneni vermeyişi, sadece maçtan evvelki gevşetici havaya bağlanamaz. takımın teşkilinin hatalı olduğu, oyuncu değiştirmelerde isabetsizlik bulunduğunu da münakaşa etmek mümkündür. oyun tarzımızın tatbik edilişi de tenkide müstehaktır. fakat ben, şahsen şuna inanıyorum ki, bütün bunlara rağmen daha fena teşkil edilmiş, oyun tarzı daha etrafsızca düşünülmüş bir türk takımı bile, etrafın gevşetici baskısına kapılmayıp sahada gereken direnişi yapabilseydi, muhakkak ki, karekteristik futbolumuzu daha iyi temsil edebilirdi.
kısacası dünü ucuz atlattık. yarın için de bu maç hepimize unutamıyacağımız bir ders olsun…