ilk basımı 2009 olan islam çupi'nin "mağlubu anlatmak" kitabından;
istanbul'da gezmek tozmak kolay, futbol oynamak zordur!..
bu istanbul'un transfer fiyatları ile zamane çocukları arasında hiçbir fark kalmadı, ikisi de fırlama..
1951 yılında 16 yaşında hacettepe'den istanbul'a gelen akgün, fenerbahçe stadı'nın aristokrasisine taşınırken, etraftaki yeşilliğin oksijeninde sarhoş olmuş, öte berisinde tanımadığı fenerbahçeli yöneticilere dönerek, kelimeleri süklüm püklüm yapıp şunları söylemişti:
- efendim, bir mahzuru yoksa, ben bu köşkte kalmak istiyorum. üstelik bu köşkün bir de futbol sahası var. bu sahada çalışarak, fenerbahçe'ye daha faydalı olabilirim...
akgün'ün köşk dediği yer, sarı-lacivertli kulübün eski ahşap kapalı tribünün altındaki tahta kurusu bol odalardan biri idi.
akgün'ün 29 yıl önce stad odasından yarattığı dünyası ile, 1980'lerin bağdat caddesi veya suadiye'sinde dayalı döşeli kat arayan milyonluk transferlerin kasıntılı gezintisi, gülünecek bir yozluğun taşradan istanbul'a gelen futbolcu ile, istanbul'da her nasılsa yönetici olmuş insanın ayak ve beyninde rakseden aptallığıdır.
akgün gençlik başlangıcını lise kitaplarının hazımlı disiplinine açar, kızlı erkekli bir ankara kolejinde seks eğitimini törpülerken, şimdiki taşralı milyoner göçcünün nasıl ve nereden geldiğine çok iyi bakmak lazımdır.
4-5 yıl önce yine 3 büyüklerin birinin çatısına bir milli piyango leyleği gibi konan bir milyonluk taşralının, 2 aylık istanbulculuk aristokrasisini nasıl noktaladığı, mizah kitaplarında bile bulunmayacak bir kahkaha tufanını yansıtmaktadır.
bir gece kulübü, bir kadın ve o taşralı futbolcu... aralarındaki monolog kısadır: kadın:
- bir parlament verir misin?..
taşralı cebinden pakedi çıkarır kadına tutar. kadın da gülmemek için kendini zor tutar. çünkü kadının istediği parlament amerikan sigarasıdır, taşralı yıldızın cebinden çıkardığı ise, meclis (yani parlamento) sigarasıdır.
taşralı yıldız, genellikle ataerkil kuralların yürürlükte olduğu bir kulüpten ve bütün şehrin futbol kontrolcüsü kesildiği bağnaz bir çevreden gelmiştir.
futbolcu ve şöhret olarak sunduğu kişiliğinin karşılığını sadece para olarak almış, seks, eğlence, serbest hayat ve kumar gibi ülkemizde futbolculukla beraber yürütülen saha dışı keyiflerin açlığını giderememiştir. taşralı yıldızın istanbul'u sayıklaması, belli bir yaş ve klastan sonra, mensup bulunduğu takımı türlü-çeşitli usullerle sabote etmesi hep futbolun payitahtına gelip, vücudunu "har vurup harman savuran" bir makina yapmak isteğinde düğümlenmektedir.
yıllar yılı istanbul'da futbol yöneticiliği yapanlar, milyonluk transferler gerçeğinde bu önemli noktayı görmezlikten gelmişler, kültürü sınırlı, sosyal rahatlığı gelişmemiş, hazım ve açlık dengesi yerli yerine oturmamış gençlere milyonlar ödeyerek hem kendilerine, hem onlara en büyük kötülüğü yapmışlardır.
özetle bütün ikazlara rağmen, kolay tüketen istanbul, tükettiği şeyin kalitesine bakmadan yemediği şeyi yemiş gibi farze-derek, alabildiğine bir milyon oburluğu içinde çöp tenekelerini çabuk dolduran bir şehrin rekorunu elinde tutmaya devam etmektedir.
bu çöp tenekesinin içine girenler arasında boş ananas ve havyar kavanozları da vardır. ıstakoz bacağı fiyatına alınıp, sonradan kırkayak muamelesi gören futbolcular da..
türk futbolunun ve f.bahçe'nin asi prensi fuat saner'i 13-14 yaşında kaydığı dumanlı bardaklı hayattan çekebilmek için müteahhit babası, yamru-yumru çapa'ya günlerce dozer sokarak, orada bir futbol sahası yaratmaktan çok, kendi çocuğunun ahlâkını düzeltmek için gecesini gündüzünü birleştirmiş, ücretsiz, reklamsız bir amatör yönetici tipinin isimsiz neferliğini yapmıştır...
istanbul futbolunun en uzun lideri semih bayülken'le birlikte bazen uzun uzun dertleşiriz...
onun yüzbinlerce kelime ve binlerce cümlesinden bazıları kafamdan hiç çıkmaz.
işte semih babanın kafamdan çıkmayan sözlerini, şimdi yine bu sayfanın üstüne çıkarayım...
"doğma büyüme istanbulluyum ama, istanbullu sayılmışım. 40 yıldır kadıköy'den karaköy'e geçmedim. demek doğma büyüme istanbullu olmama rağmen, istanbul'un yüzde 70'ini tanımam. peki taşradan gelen çocuğun istanbul'u tanıması için ömrü yeter mi? ben bas bas bağırırım, ama, sakalım olmadığı için sözümü dinletemem... izmir ve ankaralı çocuğun dışında taşradan gelenlerin istanbul'da top oynaması, yıldız olması mucizedir..."
futbol ve adam taciri semih bayülken'in eski de olsa, her dem yeni gözlemlerine rağmen, yıllar yılı gazetelerin spor sayfalarına fotoğraf olarak milyonluk transfer olayları asılmakta, feşmekân avuç içi kadar şehirden gelen şöhretle (!) kolkola girmenin adı, yöneticilik ve transfer uzmanlığı olmaktadır.
not: yazıya konu olan akgün'ün milli ligdeki bu maçına yazdım...