ilk basımı 2009 olan islam çupi'nin "mağlubu anlatmak" kitabından;
az futbol koy, aşçıbaşı
şimdi de milletin kulağına, "arjantin 78" markalı bir gitar yaklaştırıp hava basmaya başladılar.
federasyon, avrupa'da "ortak pazar"dan sonra şimdi "ortak futbol" deyimine avuç açmış maç yapacak batılı top stadı adresleri arayıp duruyor...
coğrafya atlası gibi birtakım ülkeler tekliflerimize yaprak açmışlar ve, "hadi buyurun!.. bari oynayalım" demişler...
türkiye'de teşkilâtın işitme cihazları galiba normal insanların dışında, üst tarafta değil de aşağıda..
benim "ya şefaat!.." önerimi "ya seyahat!.." diye anlıyorlar...
evliya çelebi çok gezmiş. ne bırakmış biz yaşayanlara, ne bırakacak bizden sonra yaşamaya niyetleneceklere...
adamın, "paris'e surdan girilir ordan çıkılır.." şeklinde kesin bir trafik işareti bile yok... ne biçim bir gezgin uzmanı evliya çelebi? hazretten bir otoban tarifi bile kalmadı bugünkü nesle...
hazırlıklar, avrupa sahalarında top oynamak için sarf ettiğimiz, sarfedeceğimiz dövizler havagazı... dünyaya çakılırsak göreceğiz... biz arjantin'e finalleri oynamaya değil, gitsek gitsek pasaj'a arjantin içmeye gideriz...
söyledim, yine söylüyorum... türkiye'de anormal büyüyen bir ukalalık var... herkes kolu, bacağı, kafası ile yapabileceği şeyi bir kenara bırakmış, hayaline yaptırmaya çalıştığı büyüklüklerle övünüyor. vazgeçin bu tip büyüteç bezirganlığından... fazla su vermekle bir hıyarı bir salatasevere karşı anormal ko-camanlaştırırsmız da, aynı yöntemle bir türkiye'yi ve futbolunu avrupa seviyesinde bir büyümeye uzatamazsmız...
birbirimize ne güzel ninniler söylüyoruz. tiyatromuzun süper sanatçısı olduğunu iddia eden bir karı-koca tv'ye çıkıp barbunya fasulyesi kutusu ile birlikte resim çektiriyorsa, o ülkede toplumu "futbol sanatı var" şeklinde bir traş biçimine götürenlere de açıkça gülünür..
türk milli takımı, katılma hakkını elde etmesine rağmen (bir sayıştay sıkıntısı kusacağım) tahsisatsızlıktan 1950 rio'suna gidemedi... 1954'te kura mura da olsa, şimdikilerin 40 yıl iktidarda kalacağı bir ispanya bonosunu yırtarak milli takımımız isviçre'deki final pazarına girdi.
b. almanya ile iki maç yaptık... farklı yenilgiler aldık; 4-1...7-2... fakat bir şeyi unutmuyorum. 1954'te dünya şampiyonu olan b. alman milli takımının ünlü hitler'i sepp herberger, kupa kazanıldıktan sonra şunları söylüyordu...
"şampiyonluğu türk takımı ile yaptığım iki maç ve posipal'i rezil eden o 9 numaralı rakip futbolcuya (rahmetli adaletli necmi) borçluyum. aksi olsa idi; ben librick'i macaristan'la yapacağım finalde nasıl santrhaf oynatırdım."
toprağını bol ört rahmetli necmi'cik... yıl 1954 idi: yıl 1978 olacak.. ve aradan 29 yıl geçmiş bulunacak...
ben bunca yıl, senin gibi bir dünya şampiyonu ekip antrenörünün teşekkür edeceği bir futbolcu yaratamamışsam; hâlâ "ülke takımım var!.." diye övünecek miyim?..
çok yalan koy aşçıbaşı!..
tercüman, 11 aralık 1975
not: 78 elemelerinin ilk maçı olduğundan bu maça yazdım...