istanbul, ankara ve izmir'de düzenlenmekte olan mahalli lig'leri üst sıralarda tamamlayan takımlardan oluşan milli lig "projesi" ilk kez 1959 yılında hayata geçirildi. şimdiki adıyla süper lig'in temeli olan bu lig 8'er takımlı iki grup halinde düzenlendi. gruplarını lider olarak tamamlayan takımlar iki ayaklı final maçı yaptılar ve ilk profesyonel ligimiz olan milli lig kupasının sahibi belirlenmiş oldu.
tarih 10 haziran 1959. final maçının ilk ayağının oynanacağı gün gazetelerde ilginç başlıklar var. kupanın ilk olması nedeniyle herkes heyecanlı ama bu heyecanı azaltan bir durum var ortada. bu durum beyaz grubun lideri fenerbahçe'nin oynadığı 14 maçın 12'sini kazanıp ikisinde sahadan beraberlikle ayrılmasından, yani namağlup olmasından ileri geliyor. fenerbahçe hem kazanıyor hem de çok güzel bir futbol ortaya koyuyor. kırmızı grubun lideri galatasaray ise hiç de iyi görünmüyor. sürekli gelgitler yaşıyor. güzel futbol oynayamıyor. galatasaray grubun son maçında liderlik için kapıştığı vefa ile karşılaşıyor. bu maç öncesinde her iki takım da eşit puandalar ama gol averajı ile lider galatasaray. önce vefa öne geçiyor. ardından galatasaray bir gol atıyor ve adını finale zar zor yazdırıyor. işte bu yüzden beklentiler fenerbahçe'nin kupayı rahatlıkla kazanacağı yönünde.
ama dönemin gazetelerinde bu maçın bir derbi olduğu, 50 yıldır birbirleri ile rekabet eden galatasaray ve fenerbahçe'nin maçlarında kazanan tarafın tahmin edilemeyeceği yazılıp çiziliyor.
saat 17'de herkes nefesini tutmuş bir şekilde yugoslav hakem markoviç'in düdüğünü bekliyor... ve maç başlıyor. galatasaray çok sert oynarken fenerbahçe hem bu sertlikten hem de maç öncesi kesin favori olmasının rehavetinden bocalıyor.
maçın daha 13'üncü dakikasında metin (oktay), fenerbahçe kalecisi ile karşı karşıya iken topu ayağından biraz fazla açar ve kaleci özcan topu kontrol eder. o anda metin müdafaasız durumdaki özcan'a tabanı ile çarpar. ortalık karışır. hatta metin bu pozisyonun ardından önce ihraç edilir sonra karardan dönülür ve maça devam eder. bu pozisyonun ardından iki takımın idaricileri de sahaya dalar ve uzun süre münakaşa ederler. 31 'inci dakikada topsuz alanda suat, yüksel'e kafa atar. yeniden ortam gerilir... taraftarlar tempolu bir şekilde çok ağır küfürler etmeye başlarlar. maç bu gergin havada sürerken 37'nci dakikada osman'ı geçtikten sonra naci'nin ağır hareketlerinden faydalanarak aut çizgisine inen metin sol ayağındaki topu sağ ayağına alır ve hepimizin bildiği an yaşanır; metin şimşek gibi topa asılır, top fileleri deler geçer...
stat müstahdemlerinden biri tarafından yan ağlardaki hasara yapılan müdahalenin ardından maça devam edilir. ama maçtaki gergin hava ve sertlik bir türlü engellenemez. tribünlerdeki küfürler, sahada sertlik bitmek bilmez. favori fenerbahçe'yi 1-0 yenen galatasaray maçtan galip ayrılır. bir gün sonra gazeteler karşılaşmadaki sertlikten, taraftarın hırçın ve küfürbaz tavrından dem vururlar... milliyet gazetesinden kahraman bapçum şöyle der: "final heyecanı ile oynandı ve iki «büyük» türk takımı bu heyecana mağlup olup futbolla hiç alâkası olmayan hayati bir mücadeleye giriştiler..."
tarih 14 haziran 1959. ilk maçın rövanş gününde gündüz tekin onay, milliyet'teki yazısına şu cümleyle başlar: "üç gün evvelki maç belki de ileride 'metin'in ağları yırttığı maç' diye anılacak. keşke de öyle anılsa. zira o maçta yırtılan bir ağın yanında yırtılan dudaklar, patlayan kaşlar, ezilen kalçalar da vardı. sahadaki hırçınlık, haşinlik kıvılcımlarının tutuşturduğu tribünlerden savrulan yırtığın yırtığı lâflarda cabası. ayıptı. pek ayıptı bütün bunlar. sahadakilerin, tribündekilerin, hepimizin, kısaca türk futbolunun büyük ayıbı idi o maç."