yılda bir yaşama şansına eriştiğimiz 29 şubat tarihi, 2004’de birçok futbolsever için özel bir anlam taşımaktaydı. dünyanın en büyük 3 derbisinden biri olarak nitelendirilen fb-gs mücadelesine sahne olacaktı. “derbilerin favorisi olmaz” tüm futbolseverlerin beynine kazınmış bir laftır ve aşağı yukarı her sene doğrulanır. fenerbahçe’nin; bu derbilerde galatasaray’a karşı gözle görülür bir üstünlüğü olmasına karşın; uzun yıllardır kağıt üzerinde ilk kez bu denli favori olduğu bir ortam yaratılmıştı derbiden önce. gs’nin uzun yıllardan beri ilk kez lige ve kupaya bu denli erken havlu atması, fb’nin ise uzun yıllardan beri en çok mücadele eden, koşan istekli futbolunun, özellikle son 5 haftada, semeresini toplayarak lider bjk’yı sıkı takibe alması fb’yi “kağıt üzerinde” favori kılan etkenlerden birkaçıydı. ama, sarı kanaryalar’ın bu sınav öncesi en ciddi silahı 6 kasım 2002’de elde ettiği 6 farklı muhteşem galibiyetinin ve olağanüstü stadyumunu dolduracak olan 50 bini aşkın “ateşli” taraftarının yaratacağı atmosferin getriceği psikolojik üstünlüğü idi. gs bu stadta en son 1999 yılında galip gelebilmişti. kaldı ki, 1999’da gs’nin yüzünün güldüğü stadla, bugünkü şükrü saracoğlu’nun arasında ciddi farklılıklar vardı. özellikle fb’nin ezeli rakibi için burası artık ciddi bir “baskı merkezi” konumuna gelmişti.
tüm bu etkenlerin ışığında haftalar boyunca fb’liler “5’in ‘6’ bizi bozar”; “3 olsun bizim olsun” muhabbetleriyle ezeli rakiplerine takılıyorlardı. bu takılmanın fb’li oyuncuları nasıl bir baskı yüküne aldığının birçok fenerbahçe’li farkında değildi.
her mühim sınav öncesinde yaşanan baskıya maç günü bjk’nın istanbulspor’a yenilmesiyle ortaya çıkan “lider olma” stresi eklenince, fb’li oyuncuların gerginliği artıyordu. öte yandan aykut kocaman’ın çalıştırdığı istanbulspor’un; bjk’yı 1995-1996 sezonunun şampiyon kadrosunda yer alan saffet akbaş, uche ve kaleci oğuz’un gayretleri ve aynı sezonun fb formalı gol kralı elvir boliç’in 2 golüyle yenmesi kadıköy’ü bir bayram yerine çeviriyordu. kadıköy; 8 sene evvel olduğu gibi, futbolu da, kişiliği de soyadı gibi olan “aykut kocaman” tezahüratı ile çınlıyordu.
ve müsabaka:
olağanüstü taraftarının desteğini arkasına alan sarı kanaryalar ilk 15 dakika adeta fırtına gibi esiyordu. kadıköy’de bu çeyrek saatte tuncay’ın direkte patlayan şutunun hemen akabinde nobre’nin usta vurşu fb’lileri sevindiriyor, “farka gidebiliriz” düşüncelerinin tazelenmesine yol açıyordu. ancak, hiç beklenmedik bir şekilde bu gol fb’yi frenliyor, oyunun kontrolünün gs’ye geçmesine neden oluyordu. ilk yarının sonuna dek oyunu kontrol eden taraf olan gs; duran bir toptan bulduğu beraberlik sayısına rağmen kabuğuna çekilmeyen bir görüntü veriyordu. fenerbahçe’de v.hooijdonk ümit ve mehmet yozgatlı beklenenin altında performans gösteren isimler olurken, fb taraftarı ümitlerini her iyi gitmeyen maçta olduğu gibi maçın 2. devresine, ve bu devrede yapılacak oyuncu değişikliklerine bağlıyordu.
2. yarıya ise fenerbahçe tıpkı ilk yarıya olduğu gibi diri ve istekli başlıyor, sahaya yüksek mücadele gücünü yansıtıyordu. gs ise fenerbahçe ataklarını önlemede başarılı görülüyordu. ilk yarıda fb tribünlerinde kaptan ümit ile beraber en çok “homurtu” alan mehmet yozgatlı ikinci yarıda biraz daha toparlanmış gözüküyordu. fb taraftarlarını en çok, oyuna 2.yarıda dahil olan ali güneş’in kaleyi bulan şutu heyecanlandırıyordu. oynadığı süre içerisinde iyi mücadele eden aurelio’nun yerine büyük ümitlerle rebrov alınıyordu. ukrayna milli takımı’nın değişmez oyuncusu; fb’ye bu sezon kritik puanlar kazandıran hareketlerinden birini, bu kez ezeli rakiplerine karşı yapıyordu. maçın bitimine 5 dakika kala “alda at” dercesine uzattığı akıl dolu ara pasını mehmet yozgatlı’nın gole çevirmesi kadıköy’e tarihi bir sevinci yaşatıyordu. bu golle fb sadece ezeli rakibini devirip liderlik koltuğuna oturmuyor; aynı zamanda gole kadar performansı beğenilmeyen mehmet yozgatlı’ya ve bu oyunucuya ilk onbirde şans verip bunda ısrarcı olan daum’a derin bir “oh” çektiriyordu. gs altyapısında yetişmiş ve uefa şampiyonu gs kadrosunda yer almış bir oyuncu olan mehmet yozgatlı’nın transferinin gündemde olduğu dönemde “3 büyüklerden birine transfer olmak istemiyorum; fenerbahçe’de oynamak istiyorum” şeklindeki demecine fb’yi liderliğe oturtan bu tarihi golü eklemesi camia içindeki mehmet yozgatlı’ya olan sevginin ciddi oranda artmasına yol açıyordu, hiç şüphesiz.
tahlil:
bu maçta van hooijdonk, ümit ve tuncay gibi bu sezon takımı sürükleyen 3 yıldızının pek ortalıkta gözükmediği, serhat ve kemal gibi önemli aslarından mahrum fb’nin gerilimi yüksek bir maçta gs’yi devirip, averajlada olsa liderlik koltuğuna oturması; şampiyonluğu ne denli istediğinin bir işaretiydi.“fenerbahçe taraftarı” gerçeğini de unutmammak lazım. kendine ayrılan 50 bine aşkın koltuğu maçın başlamasına saatler kala doldurarak takımından desteğini esirgemeyen, yaptığı tribün şovlarla, herkesi kendine hayran bırakan fb taraftarının, bu maçta “şampiyonluk” yarışında ipi göğüsleyen taraf gibi davranması önemli notlardandı.fb’liler şampiyonluk kovalayan bir takımın taraftarlarından ziyade şampiyonluğu kucaklamış bir takımın seyircisiyle buluşma merasimindeki aktörleri andırıyorlardı..