iki takımın da kaderi aynıydı; derbiyi kazanmak ve lider beşiktaş'ın puan kaybetmesini beklemek. kadıköy'deki maça galatasaray favori olarak çıkıyordu. fenerbahçe istikrarsızdı, bir hafta gidiyor deplasmanda trabzonspor'u yeniyor, ardından kendi sahasında sarıyer'e yenilerek ümitlenen taraftarını yerin dibine sokuyordu. santra yapılınca anlaşıldı ki bu maç fener'in maçıydı. maçı aykut kopardı. daha 10. dakikada semih tarafından ceza sahası düşürüldü; büyük şenol için penaltıyı atmak çok kolaydı. golden 25 dakika sonra yine ama bu kez ceza sahası dışında düşürüldü aykut. türk futbolunun ilk "imparator"u oğuz, baraj kurmakla meşgul galatasaray savunması arasında golcüyü gördü ve simoviç bir kez daha aşıldı. ardından hakan, şenol 3 ve oğuz skoru beşledi. san kırmızıların tek golü "deli" nezihi'nin kendi kalesine attığı topla geldi. fenerbahçe'de keyifler öylesine yerindeydi ki nezihi, maç sonunda soyunma odasında schumacher'e "sana nasıl gol attım" diye takılmaktan gocunmuyordu. bu maç, o tarihe kadar fenerbahçe'nin galatasaray'a ligde en büyük farkı attığı maçtı.