- juventus ve fiorentina gibi bir sürü italyan takımı seni isterken neden monaco'ya gittin?
shabani nonda: o dönemde gerçekten çok teklif vardı ama monaco da fransa'nın en iyi takımlarından biri, kendi kendime neden olmasın dedim. üstelik yaşım daha gençti ve öğrenecek çok şeyim vardı, kendimi daha da geliştirebilirdim. o zamanlar 22 yaşındaydım, 2-3 sene orada geçireyim, sonra yine giderim diye düşündüm.
- monaco'nun da altın çağına denk geldin, oysa birçok oyuncu da ayrılmıştı...
nonda: öyle oldu... çok iyi bir takım ruhu yakaladık, şampiyonlar ligi'nde final oynadık. gerçi ben sakatlığım nedeniyle çoğu maçta oynayamasam da oraya gelinmesinde katkım vardı.
- deportivo'yla oynanan o efsanevi 8-3'lük maçı kaçırmıştın mesela...
nonda: evet ama ben olmasam da takım arkadaşlarım oynadılar ve harika bir maçtı. finalde kaybetmek de çok kötüydü, keşke kazansaydık... ama yine de orada geçirdiğim her saniyeden çok memnunum.
- teknik direktörlüğe monaco'da başlayan didier deschamps'dan önce mi, sonra mı gelmiştin takıma? o nasıl biriydi?
nonda: önce ben geldim, sonra o... trezeguet, sagnol, barthez gibi oyuncular ayrılmıştı. yeni bir grup kurmak gerekiyordu. giuly, rothen, prso, evra, gallardo, marco simone... harika bir jenerasyon yakaladık, beş harika sene geçirip piyonlar ligi finali oynadık...
- porto-monaco finali bence şampiyonlar ligi'nin en önemli finallerinden biriydi... futbol adına umut vericiydi...
biliyor musun, biz bile inanmıyorduk finale çıkacağımıza. nasıl olduğunu tam anlayamadan çıktık. bana sorarsan bunun bir nedeni de beraber olmaktan çok hoşlanan bir ekip olmamızdı. soyunma odasında bile gülüp eğleniyorduk...
- deschamps'ın otoriter, sert bir hoca olduğunu sanıyordum... soyunma odasında eğlenmeye izin vardı yani?
nonda: yok yok, hiç öyle değil... ilk senesinde biraz zorluk çektik ama ikinci sene çok iyiydi, o da rahatladı. bizi hem daha özgür bırakıyor, hem daha fazla sorumluluk yüklüyordu. 'benim için önemli olan cumartesi ne yaptığınız' diyordu. bu şekilde hem kolektif olarak hem kişisel olarak sorumluluk yüklüyordu bize. 'maç günü konsantre bir şekilde sahada olduktan sonra ne yaptığınız beni ilgilendirmez' deniyorsa, otomatikman grup olarak bir sorumluluk yükleniyor, daha çok dikkat ediyorsun.