- 1982 ile 1986 arasında bir futbolcunun kazanabileceği neredeyse bütün başarıları kazandınız ve yenilmez görünüyordunuzç. kendinizi dünyadaki en iyi oyuncu olarak görüyor muydunuz?
michel platini: ben kendime dünyadaki en iyi oyuncuyum gözüyle bakmıyordum, çünkü zaten dünyadaki en iyi oyuncuydum. daha ne dememi istersiniz? kendime sonsuz bir güvenim vardı. maça etki edeceğim, goller atabileceğimi bilirdim. 1986'ysa bir dönüm noktasıydı. o tarihte dünyanın yeni en iyi oyuncusu diego'ydu.
- fransa'nın 1982 dünya kupasında ispanya'da batı almanya ile oynadığı yarı finali hatırlıyorum. takım arkadaşları olarak, patrick battiston'un schumacher tarafından neredeyse kafasının koparılmasından psikolojik olarak olumsuz anlamda etkilenmiş miydiniz?
michel platini: evet, psikolojik açıdan etkilenmiştik ama pozitif açıdan. almanlara, hakeme, neredeyse her şeye karşı hiddetlenmiştik. bir sporcu olarak hayatımdaki en önemli andı bu, hatta futbolla ilgili en büyük hatıramdı da diyebilirim, kaybetmiş olsak bile. gördüğüm en sıradışı maçtı, içinde her şey vardı, tam bir dramdı. her filmden, her tiyatro oyunundan, her romandan daha iyiydi. hâlâ orada olup bu maçı yaşadığımdan dolayı mutluyum. unutulmaz bir maçtı. bütün talanı maçtan sonra soyunma odasında oturmuş, öfke dolu, söyleyecek söz bulamayan bir haldeydik, 20 dakika boyunca kendimize gelememiştik. daha sonra, bu benim olaylara daha geniş bir açıdan bakmayı öğrenmemi sağladı. kimse ölmemişti, ailelerimiz güvendeydi, kaybedilen sadece bir maçtı... ama sıradışı bir maçtı, eşi benzen olmayan türden...