porto-monaco finali modern zamanların peri masalı...
şampiyonlar ligi'nin, özellikle bosman kuralları ve puanı en yüksek ülkelere üçer dörder kontenjan ayrılması neticesinde son yıllarda neredeyse tamamen ingiliz, ispanyol, italyan ve alman takımlarının hakimiyeti altına girdiğini söylemiştik. ne var ki çemberin bir kere kırıldığı da oldu, hem de iki yerden birden. 2003-04 sezonunda kimsenin kupada bu kadar ilerleyeceklerine ihtimal vermedikleri iki takım, porto ve monaco, finale yükselmeyi başardılar. monaco ilk turda, şampiyonlar ligi'nin gol rekorunun kırıldığı maçta deportivo'yu 8-3 yenerek büyük sükse yapmış ve grubunu lider tamamlamış, önceki yılın uefa kupası şampiyon porto ise vasatı çok aşamasa da real madrid'in ardından ikinci sırayı kaparak son 16'ya kalmayı bilmişti, ikiliden ilk sürprizi porto gerçekleştirdi ve ikinci turda manchester united'ı kupanın dışına itti. monaco ise lokomotiv moskova engelini zor da olsa geçmeyi başardı. bundan sonrasındaysa insanları hayretler içinde bırakan taraf monaco olacaktı. kırmızı-beyazlılar önce real madrid'i 4-2 yenildikleri ilk maçın rövanşında 3-1'le devirdiler, ardından abramovich'le ilk şampiyonlar ligi sezonunu yaşayan chelsea'yi safdışı bırakarak adlarını finale yazdırdılar. porto'ysa aynı noktaya sırasıyla lyon ve deportivo'yu geçerek ulaştı. finalde de gülen taraf, 3-0'lık net bir skor elde eden porto oldu. ancak günümüz futbolundaki mevcut düzen sağolsun, bu iki takım da finale çıkarak bir anlamda kaybetmiş de oldular. neden diyecek olursanız final maçının üzerinden çok geçmeden monacı'nun hücumdaki en büyük kozlarından rothen psg'ye, giuly barça'ya transfer oldu. kiralık morientes real madrid'e geri döndü. porto'dansa başta takımın yaratıcısı teknik direktör jose mourinho olmak üzere ricardo carvalgo ve paulo ferreira, chelsea'nin yolunu tuttu. deco da barcelona'ya gitti. ertesi sezon monaco ön elemede betis'e takılıp gruplara bile kalamazken, porto ilk turu zar zor geçmesinin ardından ikinci turda inter karşısında herhangi bir varlık gösteremedi.