hakem şu kadar yıldız: gento bu kadar; varol da o kadar... ve bu, bilmem ne kadar. . ya seyirci? işte burada, yıldız çerçevesine yerleştiremediğimiz bir hakkı teslim ediyoruz: seyirci (****).
her güzel hareketi alkışlayan muvuffak hakemi tebrik eden ve «sporculuktan» tam numara alan seyirci herkesten hatta santiagonun taçsız krallarına zaman zaman baş eğdirmeğe muvaffak olmuş beşiktaş'tan bile evvel takdire layıktı. beşiktaş golünden sonra sahaya girmeye teşebbüs eden bir kaç «yerini şaşırmış azgın» kendileri hesabına utandırıcı idiler...
beşiktaş kaç gol yiyecekti beş mi, altı mı? fakat siyah-beyazlılar daha oyunun başında gösterdiler ki bugün gene tarihi bir günleridir.
ilk aut birinci dakika dolmadan real madrid kalesinde... ilk tehlike de gene alonso'nun kalesine: 3. dakikadayız. sağdan götürülen bir akında recep topu sola geçiriyor. b. ahmet'in güzel ortası, alanso kesemedi... ama k. ahmet de yetişemiyor. ahmede yapılan şarj herhalde faul değil ama, bir fırsat kaçıyor. beşiktaş kalesi ilk topu 5 inci dakikada gördü. kamilin yaptığı bir faulde gento frikik çekiyor ve aut. dakikalar ilerliyor ve beşiktaş ezilmek şöyle dursun başabaş gidiyor. puşkaş solaçık yerinde nefis bir çevirişle topu kaleye gönderiyor ve varol ilk blokajını yapıyor: dakika 9.
evet dakikalar ilerliyor ve... ve felaket başlıyor. en büyük felaket: çamur... futbol sahasının en büyük san'atkarları yürümekte bile güçlük çekiyorlar, paslar yerini bulmuyor. real madrid'in asları topukla, burunla, içle, dışla birbirlerine verdikleri o nefis pasların çamura batıp kalışını seyrediyorlar. ama beşiktal da aynı sahada oynuyor. aynı dezavantaj onlar için de vardı. herşeye rağmen her iki taraf da biraz sonra daha da berbatşalan sahada gösterilebilecek en iyi futbolu gösterecekler. saha kötü, saha berbat ama rakip real madrid ve beşiktaş tarihi bir gününü yaratmağa başlıyor.
«madrid maçının adam»ı varol kendini göstermeğe onuncu dakikadan sonra başladı. kopa ve joseitonun müştereken götürdükleri bir akında joseito'nun nefis ortasını bloke ederken, «bir büyük kaleci» gibiydi. sonra özcan'ın bir geri pası çamura saplanıyor. puşkaş kovalıyor bu topu. ve yetişti de. ama varol tam ceza çizgisi üzerinde puşkaş'ın ayaklarına yatarak topu alıyor. beşiktaş iyi... daha da iyi olacak gibi... ama yazık ki, 13 üncü dakikada varol'un yapabileceği herşeyi yaptıktan sonra -daha çok şansızlıkla- yediği gol beşiktaşı bir müddet adeta durduracak...
işte bu sıralarda gento'yu seyrediyoruz: sahanın en iyisi olan gürcan'ı, kamil'i ve gerilerde çalışmağa başlamış sofyanidis'i bir geçişi var ki. ve varol 16 ncı dakikada gento'nun çektiği şütü öyle temiz bloka ediyor ki!..
yirminci dakikadan sonra oyun yavaşlıyor. duruluyor. top ortalarla dolaşıyor. ve 28 inci dakikada josito, kopa'dan aldığı bir pasla sü'atle inip, altı yarda köşesinden volesini patlatıyor. varol yükselerek attığı yumrukla bir aferin daha kazanıyor.
varol hakikaten iyi. saha çamur ve top elbette vıcık vıcık... lakin varol'un kurtarışları bitmiyor. 35 inci dakikada da büyük bir kurtarış yapacak. kopa'nın, faik'in başarılı markajından kaçarak gerilerde dolaştığı bir sırada solaçığa yuvarladğı pası, joseito aldı. durdu. döndü. yaydan çıkan ok gibi fırladı. yerden, sert güzel bir şüt ve kalesinden birkaç adım fırlayarak sağa yaptığı plonjonla topun üzerine kapanan varol... joesito ellerini açıp bağırıyor. ne diyebilir? onun ne diyebileceğini bir seyirci izah ediyor «allah» der.
oyun yeniden muvazene kazandı. beşiktaş müdafaaya sıkışmıyor. bunu biraz da real madridliler istiyor galiba. beşiktaşı açmak ve çullanmak fena fikir değil... fakat siyah-beyazlılarımız geriye kapanırken o kadar çabuk ve güzel ki... devrenin bitmesine 8 dakika kala b. ahmet'in soldan ortasına recep ve alanso sıçradılar, ikisi de vuramadı. top geriye gürcan'ın önüne düşüyor. hafif bir şüt. kale ağzuında sofyanidis var. durdurmadan çakabilir, ayak koyabilir. yazık... topun üzerinden atlıyor. aut. 40 ıncı dakikada real madrid kalesi önündeki uzun süren karambol ancak ezilen, sıkışan ve çırpınan bir takımın kalesinde olabilir. b. ahmet'in soldan kornerini alanso karşıladıktan sonra doğan bu kargaşalıkta çekilen birkaç şüt mudafilere çarpıyor. b. ahmedin yapıştırdığı o nefis solu, lesmes karşılıyor, tam kale içinde... bir fırsat daha kaçtı.
devre 1-0 biterken. ikinci devrede kopacak madrid hücum fırtınalından korkuyoruz.
hayır... bu fırtına ikinci devrede de kopamıyor. beşiktaş aynı beşiktaş. hızlı, girdin, takipçi, atak. ve bu vasıfları nisbetinde temkinli. sahada kuvvetli ve zayıf yok. sadece iki takım var: biri beşiktaş diğeri de şampiyonlar şampiyonu ünvanını dördüncü defa almak için hazırlanan real madrid. sahada iki futbol takımı var. bazan biri, bazan diğeri hakim... işte onbirinci dakikada b. ahmet daldı. ayağı kaydı düştü. kalktı tekrar topa hâkim oldu. bu işler on sekizin içinde oluyor. bir fırsat daha kaçtı. ve işte. 12 nci dakikada ceza sahasının hemen dışında hendbol. recep atacak. vaziyet 1-0 ve rakip real madrid... kaptan, belki de hayatının frikikini atacak. top baraja çarpıyor, yoksa recebin meşhur şütlerinden biriydi bu... beşiktaş öyle baskılı ki. puşkaş ve santisteban onsekiz içinden top açmağa uğraşıyorlar. nihayet 19 uncu dakika... kayanın golü. 27 bin kişimiz var stadta. daha fazla olmayışı yetersizlikten. 27 bin değil 150 bin de olsak tek ağızdan bağırabilirdik: «siyah beyaz çok yaşa» diye.
maçın son yarun saati, tıpkı daha evvelki gibi. iki takım var sahada biri gento'su, kopa'sı, puşkaş'ı, santameria'sı ve diğerleri ile üç yılın «şampiyonlar şampiyonu», diğeri beşiktaş... ve bâzan biri, bazan diğeri takdir topluyor.
biliyoruz saha çamur, misafirler böyle sahaya alışmamış ama bir bildiğimiz daha var: beşiktaş, dün real madrid'den daha iyi değilse onlar kadar iyi idi.
spor tarihimizin müstesna başarılarından biri... ama gönül istiyor ki sahamız olsa da bu «büyük» futbolcuları «futbol» oynarken seyredbilsek.