berliiin berliiin wir fahren nach berliiin... (berlin'e gidiyoruz...), okay karancan
9 yeniden frakfurt
vatan yazan gökmen özdemir ile frankfurt waldstadion'da dolaşıyoruz. muzip arjantinliler, klinsmann'ın karton heykeline mavi-beyaz çubuklu formalarını giydirmiş dolaştırıyorlar. nereden bilecekler berlin'de klinsi'nin cevabının ağır olacağını? yoksa pekerman'ı mı suçlasak ?
işte hollanda-arjantin maçını anlatıyorum. yine ses bağlantısında sorun var. neyse ki uzun sürmüyor. her yer turuncu. "argentinaaa" nakaratları etkileyici. gol yok, mücadele var. en azından maradona ile aramdaki mesafe en fazla 20 metre. çevresinde onlarca gazeteci işini bırakmış diego'nun fotoğrafını çekiyor. kimseye "hayır" demiyor. el ele çıkıyorlar gruptan...
berlin yolunda ikinci tur maçları oynanırken, biz artık almanya'da hayatın akışına bırakmışız kendimizi yolları ezberlemiş, uykusuzluğu kanıksamış bir haldeyiz.
münih'te almanlar isveç'i 10 dakikada bitirirken de oradayım. podolski bir başka oynamıştı o gün.
meksika-arjantin maçım yolda bir benzin istasyonunda izledim. dönüşte stuttgart'ta polis araçları, sirenler, ambulanslar karşıladı beni, ingilizler coşmuştu yine. motosikletli üç polis arabamı sağa çektirip tek bir kare fotoğraf almamamı emrettiler. az sonra iki otobüs dolusu holigan geçti yanımızdan. polisi üstlerini başlarını çıkararak protesto ediyorlardı. otele geldiğimde stuttgart polis sözcüsü, cnn international'a, "bugün otellerde ve kodeslerde yer kalmadı" açıklamasını yapıyordu.
ingiltere'yi ekvador önünde taşıyan yine beckham'dı. gece portekiz'in hollanda'yı elediği maçı gökmen özdemir ve mehmet demirkol'la birlikte izledik. eğlenceli bir gündü.
köln'de italya'nın avustralya yi uyduruk geçişini televizyondan izledikten sonra sıkıcı isviçre-ukrayna maçında buldum kendimi. 120 dakika golün olmadığı maçın garip bir havası vardı. ancak dördüncü penaltıda gol diye bağırabildim.
ispanya'yı hannover'den yolcu ederken puyol'un nasıl olup da bu kupayı tek bir olumlu maç çıkarmadan kapadığına hayretler içinde şahit oldum. hannover nefis bir şehirmiş pek tadını çıkaramadık vesselam.
brezilya gana'yı geçerken galiba yolda emre tilev'le hannover'i arıyorduk.