karşıyaka'lı futbolcu rıza tuyuran'ın unutamadığı maç anısı;
89-90 sezonu işler kötü gidiyordu. gençlerbirliğine 5-1 yenilince artık düşmemiz kesinleşti diye bakılıyordu. hepimiz üzüntüden kahrolmuştuk. evde ağzımızı bıçak açmıyordu. gazeteyi bir açtım rıza kaptan oldu yazıyor. kadri aytaç göreve gelmiş. ilk antrenmanda kaptan olduğumu öğrendim. sorumluluk artmıştı artık. bu zorlu dönemde hele ki kadri hocanın takımında kaptanlık çok zordu. hüseyin hoca yardımcısı oldu. bana “rıza sen takımı idare et ben kadri'yi dedi” gülüştük.
bir gün antrenmana çıkacağız. 7 maç kalmış 6 galibiyet gerekiyordu. bir gürültü geldi uzaklardan. şimdi ki gibi değil o zamanlar. ksk antrenmanını bile 150 kişi izlerdi. karşıyaka stadının soyunma odasındayız. birden kapı tekmeyle açıldı. içeri bir sürü insan daldı. bağırıp çağırıyor, camları kırıyorlardı. ancak kimseye vurmuyorlar sadece tehdit ediyorlardı. bu tip şeylere alışık olmayan yabancı oyuncuların ödü patlamıştı. kaleci juruçeviç “ne oluyor be, giderim ben” deyince bir taraftar dayanamadı bir tokat attı juruçeviç’e. hemen araya girdik. juri şok olmuştu. amaçları bize gözdağı vermek ve böylece motive etmekti. idman başlayınca gördük ki tribünde 500 kadar kızgın taraftar var. korku sardı takımı tabii. kadri hoca bağırıp giderler dedi. dedim böyle olmaz hocam. aldım takımı getirdim tribün önüne. düşeceğimize inanıyor musunuz? diye sordum. sadece bir kişi evet dedi. “o arkadaş gitsin buradan. biz düşmeyeceğiz” dedim. birlikte bir kaf-kaf çektik. baktım taraftar sakinleşti.
o hafta konya’ya gittik. 2-0 aldık maçı. ertesi hafta içerde zeytinburnu maçını 2-0 aldık sonra gittik sakarya’ya. onlarda kötü günler geçiriyor. stad dolmuş. bizim taraftar da gelmiş. atmosfer gergin. beraberlik bizi düşürecek. kaleci yusuf ziya var. topu her eline aldığında 3 dk. tutuyor. sinirden öldüreceğim adamı ama tutuyorum kendimi. kulübeye baktım bitti düştük dediler. inanmıyorum. sinirimden ağlayacağım. taraftarımıza baktım. yüzünü kapatanlar var. gittim hakemin yanına durdum. yahya diker'di sanırım hakem. baktım düdüğü çalacak. tam da juri degaj yaptı. tutum elinden çektim ittirdim “oynat be hocam çok oyalandı dedim”. elinden düdük düştü top bana geldi. kafayla aşırttım ama gelişi güzel. döndüm bir baktım top recep’in önüne düşmüş bir vurdu gol oldu. inanmıyorum. koştum golü ver hocam dedim. aldı düdüğü çaldı golü verdi. kendimi yere attım. stad karıştı. maç bitti herkes üstümde. ayağımın bağı çözüldü ayağa kalkamıyorum. tek isteğim taraftarımıza kadar gidebilmek. gidip onlarla kaf-kaf çekmek istiyorum. asıl zorluğu yine onlar çekti. karşıyaka’ya döndüklerinde camlarının olmadığını gördük ve kazandığımıza bir kez daha sevindik.
fenerbahçe maçını kaybettikten sonra bolu maçı da aynı şekilde bir mucize ile geldi. ardından içerde bursaspor’u yendik ve kümede kaldık.
bugün dönüp baktığımda “iyi ki tarsus’dan gelmişim, iyi ki karşıyakalı olmuşum diyorum. 20 yıl geçti üstünden. hala aynı sıcak duygularla o günleri yaşıyorum. şimdilerde oğlum televizyonda maç seyrederken “baba gole bak” diyor. onun gibi birçok gol attığımı söyleyemiyorum…