üç gün evvelki maç belki de ilerde «hani metin'in ağlan yırttığı maç» diye anılacak. keşke de öyle anılsa. zira o maçta yırtılan bir ağ'ın yanında yırtılan dudaklar, patlayan kaşlar, ezilen kalçalar da vardı. sahadaki hırçınlık, haşinlik kıvılcımlarının tutuşturduğu tribünlerden savrulan yırtığın yırtığı lâflar da cabası.. ayıptı. pek ayıptı bütün bunlar. sahadakilerin, tribündekilerin, hepimizin, kısaca türk futbolunun büyük ayıbı idi o maç. şükür ki ikinci karşılaşma pek çabuk geldi. türk futbolüne sürülen kara leke daha pek yaşken, pek taze iken... bugün elbirliği ile bu lekeyi temizleyeceğimizden eminim. defalarca yazdım. bir fenerbahçe olmasa galatasaray'ın, bir galatasaray olmasa da fenerbahçe'nin bugünkü haşmetleri, bugünkü hayranları olur muydu? minnetle, şükranla dolu bir rekabet değil midir onların rekabetleri? bugün sahaya yanyana, kol kola çıkın fenerbahçeliler, galatasaraylılar. hünerlerinizi ayrı ayrı gösterecek, gollerinizi ayrı kalelere atacaksınız pek tabiî... sonra da netice ne olursa olsun yine yan yana, yine kol kola görelim sizleri.
ve diyelim ki: geçen günküler anormal bir atmosferin yarattığı geçici bir krizmiş meğer. tıpkı alışılmamış iklimlerdeki muvakkat cinnetler gibi.
fenerbahçe - galatasaray, şu asil çiftin, şu kalblerimizde doğmus klişenin ahengini bozacaklara yazıklar olsun.