stumpf hakkında merak edilen bir başka şeyi, aralık 1992'de beşiktaş'ın namağlup ünvanını yitirdiği maçta golü kimin attığını soruyorum.
"hatırladığım kadarıyla bana ait o gol. tugay kornerden ortalamıştı ben de kafayla attım. zaten bir defans oyuncusu olarak attığım goller sayılı olduğu için, kariyerim boyunca attığım her golü hatırlarım. savunma oyuncularının gol atmalarından ziyade, geride ne kadar başarılı olduğu önemlidir. herkes atılan golleri sayar, kimse çizgiden kaç gol çıkardığınızı saymaz, sayılsaydı belki ben de bu konuda birinci olurdum."
üçlü defansın diğer silahşörleri falco götz ve bülent korkmaz ile hâlâ görüşüp görüşmediğini merak ediyorum. athos'a darılmış galiba porthos: "falco benim sadece bir meslektaşımdı. daha fazlası değil. hiç bir zaman arkadaşım olmadı. herkes aynı zamanda almanya'dan türkiye'ye geldiğimiz için iki yakın arkadaş olduğumuzu sandı ama aslında hiçbir zaman öyle değildi. türkiye'de iyi günler geçirdik ama o beni arkadaş olarak edinmek istemedi, ben de onu istemedim. ondan daha iyi türk arkadaşlarım vardı. bülent gibi..." ismi galatasaray ile efsaneleşmiş bülent korkmaz'ın daha önce verdiği röportajların birinde "ben futbol felsefesini stumpf'tan aldım" dediğini hatırlatıyorum ona. "buraya ilk geldiğim zaman inanılmaz eleştiri almıştım, yaşlı ve sakat gibi... ama herkesten iyi durumdaydım. herkesten daha önce kalkar, sahaya inip koşardım. daha sonra da fıtness yapmaya giderdim. eğer iyi bir seviyeniz varsa yaşlandık ça o seviyenizi korumak daha zordur. yaş ilerledikçe kendinize daha iyi bak manız gerekir, başka çareniz yoktur. profesyonel kariyerinizi devam ettirebilmeniz için daha fazla gayret sarfetmeniz gerekir. yoksa bülent'e ben bir şey göstermedim, o her profesyonel sporcunun yapması gerekeni yaptı" diyerek alçakgönüllüğünü gösteriyor.