günlerdir korkulu rüya gören galatasaray final maçına aynı korkunun hissi altında çıkmış ve ikinci devrenin hemen başlarında yediği bir golle bir an sahadan silinip kayboluvermişti.
final havası hakikaten oluyordu. bütün çalışmalar didinmeler bir maçta ya boşa gidiyor veyahut da mevyesini veriyordu. evet, sarı- kırmızılı takım saminin yakın mesafeden attığı golden sonra bozulmuş ve sahada tel tel çözülüp dağılmıştı. pek çok kimse «artık bu iş bitti. galatasaray grup şampiyonluğunu kaybetti» diyordu. gerçekten bu dakikada söylenen her söz hakikatin bir ifadesi idi. ama metinin attığı o şahane gol. böyle düşünenleri bir anda yanıltıverdi. finalin havasını, maçın kritik dakikalarını bu sebeple bir yana itiyor ve «o ne goldü yarabbi» dedirten metinin beraberlik golünü anlatmayı daha uygun görüyoruz.
dakika 53... hırslı, arzulu mein, turgay'ın uzun bir degajını kovalıyor. karşısında muhterem var, aynı anda ikisi birden topa sıçrıyorlar. muhlerem ters bir kafa vuruyor. metin pozisyona hakim, kaleci baskın fırlıyor, fakat muhterem metini tam ceza çizgisi üzerinde eli ile tutarak durdurduuyor, çift vuruş. vefalı futbolcular telaşlı hareketlerle bir baraj kuruyorlar. metinden çekindikleri belli. çünkü ilk vuruşu coşkun, ikincisini metin yapacak. nitekim coşkun topu metinin önüne yuvarlıyor. bomba gibi bir şüt. top filelerde. o kadar ani, o kadar hızlı filelere takılış ki, bu. neredeyse meşin cisimü havada jet uçağı gibi iz bırakacak.
tribünlerayağa kalkıyor. «galatasarya, cim bom bom» sesleri bir anda mithatpaşa'yı sarıyor. işte bu anda sarı - kırmızılı futbolcular yerde yatan metinin üzerine atlayarak onunla kuçaklaşıyorlar. mali cephesi kuvvetli olan bir şahıs yanındakine «bu gol 100.000 lira» diyor. kasdettiği mana, golün güzelliği değil, final maçlarında galatasarayın elde edeceği meblağ.
açıkça maddi değeri. ama itiraf etmek lazım ki son senelerde bu kadar güzel ve bu derece kıymetti bir gol mithatpaşa stadında pek az görülmüştür.
maçın kritik dakikalarına geçmeden biraz da hakem gönül'den bahsetmek yerinde olacak. doğruyu söylemek icabederse, merkez hakem komitesi, final maçına orhan gönül'ü tayin etmekle en isabetsiz kararlarından birini vermiştir. final havası elektrikli ve serttir. en ufak bir kıvılcım büyük hadiselerin kopmasına sebep olabilir. bunu düşünmemek, bunu hesaba katmamak hataların en büyüğüdür.
orhan gönül'ün maçın idaresini elinden kaçırdığını görenler, bu sebeplerle sık sık faik gökay'ı hatırlamaktan ve kulağını çınlatmaktan geri kalmadılar.
maçtan notlar
sert hırçın ve asabi hareketlerle dolu bir final maçı seyrettik. hakemin hatâlarını sıraladığımız gibi futbolcuların da birbirlerine sert girişleri, tekme atışları için «hüsnüniyetsizlik» kelimesini kullanmak doğru olacaktır. zira, yerde yatan metin'e ismet'in kondurduğu tekme, mete'nin hilmi'nin suratına topu atışı, hamdi'nin coşkun'u sert dalışı ile yere yıkması için başka tabir kullanmak yersiz olacaktır.
ilk devre
umumiyetle sarı-kırmızılı takımın hâkimiyeti altında geçmişti. suat'ın 31 inci dakikada direkten dönen şutu ve onu takiben isfendiyarın yaptığı bir ortanın evvelâ metin, sonra coşkun'un attığı şutların boş kaleye girmemesi sarı-kırmızılı takımın şanssızlığına birer misal teşkil ediyordu. bu zaman içinde vefa rakibi karşısında mahkûm kalmış ve kendi sahasında müdafaa yapmak durumundan ileriye gidememişti.
ikinci devre aynı sertlikte ve aynı asabi hava altında başladı. yalnız vefanın maça asılan bir hali vardı. 47 nci dakikanın dolduğu sırada soldan süratle dalan ve saim'i atlatan hilmi'nin yaptığı orta sami'nin yakın mesafeden attığı şütle galatasaray kalesinde son buldu. turgay klasında bir kalecinin bu golü yememesi icabediyordu. işte bu anda galatasaray takımının bir sabun köpüğü gibi eriyip kaybol duğu görüldü ve bu kayboluş yukarıda izahına çalıştığımız metin'in beraberlik golüne kadar devam etti. beraberlik golüne kadar devam etti. sonra ne oldu? sertlik yine devam etti. kasti hareketler yine devam etti. topa ve adama dalışlar, hakemin acaip kararları yine devam etti. taki hakem maçm bittiğini ilan edene kadar... galatasaray grup şampiyonu olmaktan dolayı memnun, vefa ise huduttan dönmenin teessürü ile mahzun sahadan ayrıldılar...