maçın üçüncü dakikasında skor 2-0... sonra fark üçe çıkıyor... bir de kaçan penaltı var... galatasaray, karagümrük'ü herhalde ezmiştir diyorsunuz değil mi?
halbuki dün gelmeli ve maçın son yirmi dakikasında -rakibine adeta top vermeden- oynayan ve galatasaray kalesini sıkıştıra sıkıştıra ezen karagümruklüleri görmeliydiniz. eğer galatasaray ilk üç dakikada biri çok tesadüfi, diğeri yüzde yüz şahsi olan iki golü atmamış olsaydı, netice şuphesiz -ama şüphesiz- değişik olacaktı.
daha birinci dakika dolmadan ahmedin soldan ileriye aktardığı topu suat, metin'in önüne indirmiş, metin vurdu, fakat tamer karşıladı. ters tarafa çapraz bir falso alan topa orada bulunan cengiz dokunuverdi.
aradan iki dakika bile geçmeden uzaktan yapılmış bir şandeli turgay karşıladı. ahmet'le bilgin'in birlikte girdikleri ve ikisinin de vuramadıkları top santranın çok gerisinde bekleyen metin'e geldi. metin aldı. döndü. topla beraber fırladı. orta çizgiyi geçti. santrhaf kadri'yi çalımladı. sağa kaydı. mesafeyi açamadı. sola kaydı. kadri beline sarıldı. sıyrıldı. ilerledi. tamer'in yanı başından kaleyi buldu.
dakika 3: skor 2-0 . bu gidiş, fena gidiştir karagümrük için. yarım düzineye mi gider dersiniz? ama galatasaray gittikçe yavaşlayan bir tempo ile durularak ve ta 34 üncü dakikada üçüncüve son golünü alacaktı. suat kestiği bir topu, biraz sürdükten sonra ileri aşırdı. cengiz yakaladı. durdurdu. döndü. ve kaçırdı artık pozisyonu kaybetmişti. nasılsa koyduğu bir ayakla topu tekrar kesti ve vurdu. tamer yatarak karşıladı. zühtü -dünkü oyunu ile gol atmayı en az hakeden zühtü- boş kaleye yuvarladı.
bundun sonra oyun hızlandı. ama bu hızlanışta galatasarayın hissesi yoktu. sarı-kırmızılıların üç gollük farkın verdiği rahatlık oyuna âdeta boş veriyorlardı. devrenin bitmesine iki dakika kala bir çift vuruşta zeai'nin verdiği pası kadri ne barajdakilerin, ne de turgay'ın kıpırdamasına meydan bırakmadan ağlara takı verdikten sonra da galatatasaraylıların bu rahat tutumu değişmedi.
ama ikinci devrede iş çok değişecekti. bu defa galatasaray toparlanamaz hale gelecek ve inadına karagümrük açıldıkça açılacaktı. beşinci dakikada metin kaçarken, kadri aytaç'ın topu elle kesmesi üzerine verilecek olan penaltıda metin'in yerden köşeye attığı şutu. sümer kurtarınca kırmızı-siyahlılar coşuverdiler.
nihayet 30 uncu dakikada bilgin'den turhan'a, onun kafasından tarık'ın göğsüne ve oradan yere inen meşin yvarlağa tarık nefşs bir şüt yapıştırdı: 3-2 ve maçın bitmesine 18 dakika var. üç farktan başlayıp, beraberlik tehlikesi ile karşılaşmak...
bu galatasaray için hiç de hoş bir şey değildi. va asıl mühimi, bu golü takip eden on dakika içinde karagümrüklüler rakiplerine -hususi tabiri ile- top göstermeyeceklerdi.
sahanın en iyisi olan zekai ve aydın, forvet hattında hepsi en az vasifesini yapacak kadar başarılı olan arkadşları ile sahanın hâkimi oldular. bu fırtınalı dakikalarda sarı-kırmızının geri hatlarını ergun tutuyordu.
sonra oyunculara yıldız veren heyet bir de baktı ki, mağlup takım, galip takımdan daha fazla yıldız almış. hiç yadırganmadı, çünkü hem ferden hem takım halinde karagümrüklüler daha iyi idiler.