sadık erol er'in 2 aralık 2007 tarihli "tanrının eli olmak" adı köşe yazısından;
maradona fazla politik kimliği, hırçınlığı, kavgaları, ukalalığı ve yetenekleriyle dünya futbolunun che guevara'sıdır; başka bir ifadeyle o, futbol kültürünün 'ötekisi'dir
bana bir futbol topu getirin size ne kadar iyi olduğumu göstereyim. maradona
felsefe tarihinin en kışkırtıcı filozoflarından sayılan spinoza, birkaç yüzyıl önce "tanrı kukla oynatıcısı değildir" sözüyle döneminin baskın felsefi anlayışlarını yerinden ederken hiç de haklı olmayan yanlış anlaşılmalara ve okumalara maruz kalmıştı. gerçekten de spinoza ve diğer filozofların meydan okuyucu benzer görüşleri düşünce tarihinin entelektüel "sahasının" doğasına uygun olarak görülebilir. oysa bundan yaklaşık 20 yıl önce savaşın izlerini tamir etmeye çalışan iki ülkenin (ingiltere/arjantin) 1986 dünya kupası çeyrek final maçında karşı karşıya gelmesi ve arjantin takımı kaptanı maradona'nın "eliyle" attığı gol sonrası "tanrı futbol sahasına müdahil oldu mu?" tartışmaları futbolun politize kimliğinin yanında teolojik boyutuna da dikkatleri çekti. hitler ve özellikle mussolini faşizminin 1934 ve 1938 dünya kupası maçlarını domine ettiği dönemde latin amerika ve avrupa ülkelerinin karşılıklı restleşmelerini düşündüğümüzde aslında futbolun politize kimliğinin ne kadar derinlerde yattığını görürüz. bu bağlamda üzerinde "güneş batmayan" bir imparatorluğun "doğasına uygun olarak" binlerce mil uzaklıkta ve arjantin'in burnunun dibindeki falkland adalarına asker çıkararak yenilmezliğini (!) onaylatmasının hemen akabinde gerçekleşen bu futbol müsabakası çeyrek asırdır hâlâ gündemi meşgul ediyor. maçtan sonra maradona şunları söyleyecekti: "bu maçın bizler için ayrı bir önemi vardı. çünkü ingiltere ve arjantin'i karşı karşıya getiren falkland savaşının anıları çok tazeydi. maça çıkmadan önce maçın iki ülke arasında geçmişte yaşanan kötü olayların üzerine örtülecek bir perde gibi olduğu ve bu maçın bir dostluk maçı olduğu şeklinde açıklamalarda bulunuyorduk. halbuki hiçbirimiz bu duygularla maça çıkmadık. hepimiz kinimizi maçı kazanma yönünde harcadık, çünkü maç bir kupa maçı değil bir onur ve intikam maçıydı. ben maçta iki gol atmıştım ve attığım golden birini resmen elimle atmıştım ama bu an hakemin gözünden kaçmıştı. o dönemde golü 'tanrı'nın eli' diye açıklamıştım. ne tanrı'sı yahu! diego'nun eliydi!" o golde "kimin eli" vardı? gerçekten de 1966 dünya kupası'ndan sonra en çok tartışılan 1986 dünya kupası ve kahramanı maradona attığı gole "ilahilik" yüklerken, bir imparatorluğu teolojik boyutta cezalandırmanın keyfini mi yaşamıştı?