ilk basımı 1993 yılında olan jupp derwall'ın "türkiye anıları" kitabından;
bir yıl sonra 1987-88 sezonunda, 14 yıldan beri ilk şampiyonluğumuzdan sonra, yine talihli bir kur'a umudu içindeydik. bu kez söz konusu olan avrupa şampiyon kulüpler kupası ydı.
bu kur'a çekimini izlemek ve rakiplerimizi tanımak için alp yalman ile birlikte cenevre'ye gittik. ama aynı zamanda, yolculuk, otel, antrenman imkânları, ulaşım gibi organız yon meseleleri hakkında rakibimizle görüşmek istiyorduk.
saat 11.00'de her şey hazırdı. intercontinental oteli'nin büyük salonunda ışıklar yandı. uefa yetkilileri önce geçen yılın avrupa şampiyonları onuruna bir konuşma yaptılar. fakat sonra salona 25.000 voltluk bir akıma denk düşecek bir gerginlik ve asabiyet hâkim oldu. ancak penaltı atacak bir futbolcunun aşabileceği bir sessizlik ve dikkat egemendi salona.
galatasaray heyeti olarak biz fazla beklemek zorunda kalmadık. çekilen ilk kur'ada her şey belli olmuştu. büyük cam kürenin içinden önce hollanda şampiyonu psv eindhoven'ın adı çıktı. kendi sahasında oynayacaktı. ardından kendimizi içinde bulduğumuz sansasyo, ya da kaos, nasıl derseniz deyin, müthişti
daha uefa genel sekreteri gerd aigner'in ağzından ilk hece çıkmadan herkes hollanda'nın dünya klasmanına girmiş bu takımıyla bizim oynayacağımızı hemen anlamıştı.
alp yalman'la birbirimize baktık. neşesi gerçek miydi, yapmacık mıydı bilmiyorum ama gülümseyişi beni rahatlattı; çünkü ne de olsa, istanbul'daki taraftarlarımızın karşısına çıkarabileceğimiz en cazip takımlardan biri rakibimiz olmuştu.
çünkü, van breukelen, koemann, van aerle, vanenburg, van der kerkhof ve bunların yanı sıra gilhaus ve kieft, tümü de hollanda millî takımı'nın oyuncularıydı. diğerleri, lerby, heintze ve nielsen danimarka millî takımı'nın oyuncularıydı ve üstüne üstlük, belçika millî takımının kaptanı gerets'de psv'deydi. anlayacağınız, bizden tüm gücümüzü talep eden ve sonunda avrupa kupası'ndan elensek de utanmamıza neden olmayacak bir '"midi avrupa karması" karşısında oynacaktık bir anlamda. bizim amacımız hollanda'da dikkate değer bir sonuç alabilmekti. istanbul'da ise, bizden kat kat üstün bu favori takım karşısında büyük bir coşku ve mücadele şöleni sunacaktık.
avrupa şampiyon kulüpler kupası'nda avrupa'nın en elit takımlarıyla başa çıkmaya çalışmak yepyeni, tamamen farklı bir duyguydu. eğer oyuncularımız bu ağır toplar karşısında duydukları aşırı saygıyı bir yana bırakabilirlerse, bu tür deneyimlerin gelecek yıllardaki çalışmalarımız üzerinde de etkisi büyük olacaktı. mesele, her bir oyuncunun böyle maçlarda duyduğu iç gerilimi, sahne korkusu ve gerginliğini ne ölçüde denetleyebileceğiydi. bu, kelimenin tam anlamıyla, kaybedecek fazla bir şeyin olmadığı, ama kazanılacak çok şeyin bulunduğu bir ruletti.
sonuçta eindhoven 3-0 kazandı. yaptığımız hatalarla biz de rakibimizin zaferinin kolaylaşmasına yardım etmiştik. bir gol eksik olsaydı istanbul'da durumu değiştirebilme şansı doğabilirdi.
her şeyi hazmetmek zorundaydık. daha dönüş yolunda bizim için şampiyonanın bir sonraki maçı başlamıştı. sadece büyük psv eindhoven'e korkunun ne olduğunu göstermeye değil, aynı şekilde maça da konsantre olmamız gerekiyordu.
iki hafta büyük bir maça hazırlanmak ve üzerinde düşünmek için uzun bir süreydi. moralimiz çok iyiydi ve bunu türkiye'deki lig maçlarında da göstermiştik. seyircinin de desteğiyle avrupa'nın büyük takımlarından birinin içine korku düşürmeyi niye başaramayacaktık ki?