ilk basımı 1993 yılında olan jupp derwall'ın "türkiye anıları" kitabından;
üç yıl önce başlattığımız çizgide yolumuza devam etmek için çaba harayorduk. bu, önümüze koyduğumuz ve giderek yaklaşüğımız bir hedefti.
bir kez daha türkiye birinci futbol ligi şampiyonu olduğumuzu artık söyleyebilirim. 38 maçta da sahaya hâkim ve inandırıcı bir şekilde oynayarak...
her galibiyete üç puan verilen sistemde 90 puan ve 86 gole 35'lık bir averajla, göğsümüzü gere gere...
santrforumuz tanju 39 gol atarak sadece türkiye birinci futbol ligi'nin gol kralı olmakla kalmayıp avrupa gol krallığı'nı da aldı. tanju, paris'de, uefa'nın ve bu kupanın kurucusu, spor malzemeleri firması adidas'ın altın ayakkabısını aldı.
adidas firması, yıllar boyu, futbolcuları hep yeni teknik imkânlarla tanışüran ve performanslannı en üst düzeyde korumalarını sağlayan bir firma olmuştur.
ligin son üç maçı bizim için tam bir gezinti ve sonsuz bir eğlenceydi. beşiktaş'ın bursa'daki yenilgisinden sonra sezonun bitimine üç maç kala şampiyonluğu garantilemiştik. sondan ikinci maçı adana'da oynadık. taraftarlarımız bize havaalanında şölensi bir karşılama töreni hazırlamıştı.
oysa kulüp merkezinde idareciler takımın şampiyon olduğunu herhalde hâlâ öğrenememişlerdi ki bize, şehirdeki otelimize kadar tıkış tıkış gittiğimiz iki küçük minibüs göndermişlerdi. oysa, hepimizin sığacağı ve adana'nın merkezine kadar yolculuğu, yaşanılacak bir olay haline getirecek büyük bir otobüs gönderilebilirdi. bu, bütün bir sezon boyunca çabalayıp ellerinden geleni yapmış olan futbolculara karşı güzel bir jest olurdu. takıma, "siz buna lâyıksınız. siz bunu hak ettiniz" demek güzel olurdu. eğer istanbul'daki sayın yöneticilerimiz oyunculara bu kadar saygı göstermiş olsaydı, bu, psikolojik açıdan yerinde bir davranış olacaktı.
buna rağmen maçı 5-0 kazandık. artık sadece kendi evimizde boluspor'a karşı oynayacağımız son maç kalmıştı; ondan sonra, sabırsızlıkla beklediğimiz şampiyonluk kupasını nihayet teslim alacaktık.