neuchatel maçının yeri ayrıdır ama. hayır, bütün maçlarım unutulmaz. şimdi sorarsınız, 18 yaşından itibaren hepsi, bütün maçlar.. tabii ki avrupada oynanan bütün maçlarımız unutulmaz; ilk maçımız rapid wien, sonra neuchatel, monaco..en son yarı final maçımız vardı. onu da unutamam. bana göre en kolay maçımızdı. maalesef hatalarımızla elendik ve finale çıkamadık.
neuchatel maçı öncesi yaşananlar hep merak edilir. mustafa denizli soyunma odasında en az 5-0 yeneceğinizi söylemiş. o an hakikaten buna inandınız mı, yoksa biraz da şans mı yardım etti?
tabii ki hayatta şans olmalı. ama ben kendi adıma konuşuyorum. ben kendime her zaman güvenirim. xamaxda benim bir arkadaş oynuyordu adı smajic. partizan takımında beraber oynadık. o, neuchatel maçından, daha ilk maçtan, sonra neuchatelde bizim otelimizde otururken geldi. baya bir havalıydı. tabii 3-0. normal, olur. otelin içinde otururken bağırdı. ben, simoviç, kovaceviç ve o. ben zaten söyledim. bu 3-0ı nasıl kazandığınız belli, dedim. çünkü 1-0ken son 10 dakikada olaylar çıktı. saha içine girdiler. maç birkaç dakika durdu. işte o 10 dakika içinde o iki golü aptalca yedik. ben biliyordum ki bu takım pek iyi değil. ona, göreceksin, ne demek istanbulda ve galatasaray taraftarının karşısında oynamak. tam bir cehennem gibi., dedim. biliyorum ki onların takımı korkacak ve o oldu zaten. ben ona zaten söylemiştim. biz sizi yeneriz garanti, unutma, dedim. işte ilk adım taraftarlardı. xamax çınar oteline yerleşti. orada tam çınar otelinin yanında büyük toprak saha vardı. şimdi tam bilmiyorum, binlerce taraftar oraya gelmiş. sabaha kadar şarkılar.. onlar da polisi çağırmışlar. polislik bir şey değil ki. taraftar eğleniyor. onlar bana hepsini maçtan sonra söyledi. istanbul maçından sonra söyledi arkadaşım. o korkuyu bana anlattı. ilk saha nasıl diye bakmaya çıktık. takımda herkes bembeyaz oldu, dedi. o kadar korktular. tabii ki biz kendimize çok güveniyorduk. tabii ki her maç zordu. her şey şansa bağlı. bir anda, iki üç dakika içinde maç değiştirebiliyor. 90. dakikaya kadar hiç belli değil. belki ilk yarıda gol atamazsın, ikinci yarıda atarsın. seyrediyorsun, iki üç dakika içinde iki üç gol oluyor. ben kendime tabii ki çok güveniyordum ve çok inanıyordum. maç başladı, gayet süper futbol gösterdik. goller teker teker geliyordu. lekesiz biz kazandık. sonra olaylar çıktı. belli ki onların başındandı. en büyük cezayı bizim taraftarlar yedi. monaco maçından sonra kölnde oynadık. ondan sonra yarı finale çıktığımız zaman rövanş maçımızı izmirde oynadık. kendine her zaman, her işte güvenmek lazım.
ali sami yen’deki rövanştan önce bir gazeteye röportaj verdim. hatta elimi de gösterip 5 atacağız dedim. o gazeteyi hâlâ saklıyorum. arkadaşlarım benimle uzun süre dalga geçtiler. zaten ben o zamanlar bizim futbolcuların güvensizliğine çok şaşırıyordum. gittim mustafa denizli’nin yanına, “ya hocam ben kimlerle oynuyorum. bunlarla maç kazanamayız.” dedim. ali sami yen’e neredeyse 50 bin kişi gelmiş. inanın gollerin nasıl geldiğini hiç hatırlamıyorum. yalnızca 4 tanesinin asistini ben yaptım, onu biliyorum.