napoli — bu maç iki yönden büyük önem taşıyordu. bir yandan 1966'daki şampiyonluğu hariç yarı finale kadar yükselemeyen ingiltere diğer yanda afrika'nın adını dünyanın en iyi 4 takımı arasına yazdırmak isteyen kamerun. teknikten çok fiziki güç üzerinde yoğunlaştı maç. kamerun karşılaşmaya çift sarı kart cezalısı 4 oyuncusundan yoksun çıktı. savunmada kunde ve massing, orta sahada pagal ve libiih ile yeni bir kadro deneyen neponmiaichi ilk golü yiyene dek ingiltere'nin oyununu altüst etti. omam bıyık, ingiltere'nin çift stoperli defansından kurtulmayı başardıktan sonra aynı ustalıkla gol vuruşunu yapsaydı maçın gidişi başta değişebilirdi. ingiltere bir kez final yakaladı ve bunu aston villa’nın genç futbolcusu platt ile değerlendirdi. işte futbolda büyük takım olmanın ve deneyimin öneminin en güzel örneği. yenik duruma düştükten sonra kamerun orta sahaya hâkim olarak sürekli gol aradı. ingiltere iki beki parker ve pierce'i fazla ileri sürmedi ve orta sahadaki waddle ve barnes'i da geriye dönük oynatmaya başladı. 20 günde biri 120 dakikadan olmak üzere 5 maç oynamak iki takım için de kolay değildi. süper adamı 38'lik milla'yı ikinci yarıya saklayan kamerun fizik gücünü ve nefesini iyi ayarlayarak ingiltere'yi adeta sürklase etti. milla biri penaltıdan olmak üzere 2 gol attırarak, kamerun'un yıldızı olduğunu kanıtladı. robson tüm oyununu barnes üzerine kurmuştu ama barnes'ı ikinci yarıya çıkarmayarak lineker'i besleme görevini orta sahava yıktı. boynuz kulağı geçti ve lobanovski ilk turda kupaya veda ederken öğrencisi nepomniatchi çeyrek finale çıktı.
ingiltere bir kez daha sahadan galip ayrılmayı başardı ama yine oyunuyla özellikle de iki spoterden oluşan defansıyla güven vermedi. futbolun beşiği sayılan ingiltere, kamerun karşısında zor anlar yaşadı; şimdi ise f. almanya maçını bekliyor. her zaman bu kadar şanslı olur mu, onu da yarı final maçında göreceğiz.