sesiz film seyreder gibi gözler yalnız hareketleri takip ediyordu. bu hal, maçın 18nci dakikasına kadar devam etti.
zira o ana kadar seyirciyi ne alkışa teşvik edecek, ne de heyecandan ah sesleri tribünden yükselecek bir pozisyon yaratılmıştı. merih eğer sertçe ali'ye doğru yaklaşıp ona faul yapmasaydı, bu vaziyet 45 inci dakikanın nihayetine kadar sürecekti.
ikinci devre ise birinci devrenin aksine hareketli, heyecan bakımından tatminkar, mücadeleli ve golü geçti. izmirspor halkikaten seyircilerin takdir ettiği futbolunu göstermeye başladı. hele oyunda fırtınalaşan ali'yi durdurmak istanbulspor defansı için mümkün olamıyordu. eğer ali'nin 47nci ve 50nci dakikalarda hazırladığı gollük fırsatları özcan ve kamuran ceza sahası içerisinde değerlendirebilseydi sarı-siyahlı takım belki de hezimetle neticelenebilecek bir mağlubiyete boyun eğecekti.
55inci dakikada tribünlerden gol sesi yükseliyordu. evet, gol olmuş izmirsporlu futbolcular birbirlerini tebrik ediyorlardı ama orta hakem golü atan atilla'nın yerini eliyle işaret ediyor, topu o noktaya diktiriyor. anlaşılan ofsaite hükmediyordu. sayılmayan golün protestosu henüz tribünlerde eksilmemişti ki, ali, soldan istanbulspor kalesine topla indi ve ceza sahasına girmek üzereydi. o anda faule maruz kaldı frikik ve gol.
gol izmirspor'u süratlendirirken istanbulsporu durgunlaştırmıştı. sarı-siyahlı kale, üstüste gol tehlikesi ile karşılaşıyordu. bu durum bir ara enver'in geri çekilmesine, güngörün de forvete geçmesine sebep oldu. fakat bu değişiklik izmirsporu frenlemedi. işte üstüste hücümlardan biri daha golle neticeleniyor. bu gol maçın neticesi. bu skor belki değişebilirdi. eğer özcan altı pastan topu kaleye gönderseydi. eğer güngör boş izmirspor kalesine topu yuvarlayabilseydi.