o günü hiç unutmuyorum. 11 yaşındaydım. eniştemin küçüklükten başlayan "yakın presiyle" diğer 2 amca oğlu ve abimler gibi ben de çok "koyu" beşiktaşlıydım. beşiktaşın yenildiği maçlardan sonra ağladığımı ve uyuyamadığımı hatırlıyorum. daha 11 yaşında bu kadar koyu olunca bu maçın oynanacağı gün acaip önemliydi benim için. çünkü galatasaray önüne geleni deviriyordu ve bir beşiktaşlı olarak hazmedemiyor ve galatasaray'ın her galibiyeti ardından üzülüyordum. bu maçın oynanacağı gün okuldan çıkar çıkmaz koşarak eve gelmiştim. yolda sürekli "inşallah galaatasaray yenilir" diye tempo tutuyordum. eve girdiğimde maç oynanıyordu ve skor 4-0 steau bükreş lehineydi. maçın bitiş düdüğü ile çok sevindiğimi hatırlıyorum.
aslında bu anımı her hatırladığımda üzülürüm. çünkü daha küçücük bir çocukken, doğru dürüst kuralları bile bilmezken futbola "hayatımın en önemli parçasıymışcasına" önem vermemi, her yenilgiden sonra ağlamamı, uyuyamamı... kısacası bu kadar fanatikliği düşününce çok üzülüyorum. zaten hep bu anılarım aklıma geldikçe ileride kendi çocuğum olursa o'na ya da etrafımdaki ufak çocuklara futbol konusunda baskı yapmayacağıma dair kendime söz vermişimdir. hala da veriyorum...