serhan oytun eroğlu'nun 29 ağustos 2020 tarihli fotospor'da çıkan yazısı;
galatasaray'dan fenerbahçe'ye boş kaleye penaltı eliminasyon usulü oynanan 1924’teki ilk istanbul futbol ligi’nin yarı final eşleşmelerinden fenerbahçe-galatasaray eşleşmesi, durum 2-2 iken, son dakika içinde çıkan olaylar nedeniyle yarıda kaldı. fenerbahçe kalecisinin topu galatasaray yarı alanına gönderdikten sonra, ceza sahası içindeki bir galatasaraylı oyuncuya yumruk atması üzerine başlayan kavga, halkın da sahaya doluşması ile iyice büyümüştü.
boş kaleye penaltı -1
-evet, şeref bey’e rağmen!-
tarihe geçen asıl konu ise, bu maçın akıbetiyle ilgili verilen kararın alındığı süreçte yaşananlar oldu. o sürecin sonunda galatasaray, fenerbahçeliler’in boş bıraktığı kaleye bir penaltı atışı kullanacak ve finale yükselecekti. hikayenin bu şekilde sonuçlanmasına büyük tepki gösteren fenerbahçe yönetimi, bunun istanbul futbol heyeti reisi şeref bey’in arzusu ve yönlendirmesi ile sağlandığını iddia edecek ve yürüttüğü agresif stratejiyle meseleyi hükümete kadar intikal ettirirecekti.
peki, o birkaç gün içinde neler oldu? bunları sıra ile anlatırken, konunun bilinmeyen bazı yönlerini türk futbol tarihi okuruna sunmaya çalışacağım. aynı zamanda, fenerbahçeliler tarafından bunca yıldır ağır şekilde itham edilegelen şeref bey’in konuyla ilgili olarak gazetelere o günlerde verdiği beyanatlarını da paylaşacağım. dolayısıyla; bugün ve yarın iki bölüm halinde yazacaklarımı bilhassa fenerbahçeli dostların okumalarını ve konu hakkındaki mevcut bilgilerini objektif bir bakış açısıyla gözden geçirmelerini temenni ediyorum.
şeref bey penaltı atılmasına daha en baştan karşı !
15 ağustos 1924 günü oynanan maçtan iki gün sonra, şeref bey olaylarla ilgili değerlendirmesini yapıyor ve nasıl bir karar alınması gerektiği ile iligi fikrini, sebepleriyle birlikte basına şöyle açıklıyordu: “şeref bey’in fikri ----- istanbul mıntıkası futbol heyeti reisi ve beşiktaş kulübü umumi kaptanı şeref bey diyor ki: maalesef galatasaray-fenerbahçe müsabakası halkın ve taraftarlarının oyuncuları tahrik etmesi yüzünden pek feci şerait (şartlar) dahilinde başlamış ve aynı şerait dahilinde bitmiştir. galatasaraylılar, hasımlarının tabiyelerini (rakiplerinin dizilişlerini) parçalamışlar ve fenerbahçeliler de galatasaray’ın kuvvetli müdafaasını örselemişlerdir. son mesele hakkındaki fikrime gelince; bu hususda diyebilirim ki, mukabil (karşılıklı), bila-lüzum (gereksizce) çarpışma bütün oyuncuları, tabir mazur görülsün, gaddarlığa sevk etmiştir. bu salgından fenerbahçe kalecisi de nefsini koruyamamış ve hücum eden galatasaray muhaciminden (forvetinden) topu kurtardıktan sonra bir iki yumruk savurmuştur.
top kendisinden uzaklaştıktan sonra vaki olan bu hatadan dolayı, kalecinin son bir ihtar ile oyundan men’i (atılması) ve bu suretle müsabakanın ikmali (tamamlanması) lazım gelirdi. top vak’anın olduğu yerde hakem tarafından havaya atılır ve oyun devam edebilirdi. bu vaziyetde oyunun, topun düştüğü yerden havaya atılarak başlamasına lüzum yoktur. yumruğun vurulduğu yerde yapılması kanaatindeyim. … mıntıka birliği bu hususda bir karar vermek için içtimaa davet edilmiştir. bugün saat altıda toplanarak bir karar vereceğiz.” (tevhid-i efkar, 17 ağustos 1924)
bu beyanatdan net olarak anlıyoruz ki, şeref bey maçın penaltı atışıyla başlanarak devamına taraftar değildir. maça, yumuruğun atıldığı ceza sahasında yapılacak bir hava atışıyla devam edilmesini yeterli görmektedir.
tam bu noktada önemli bir not iletelim: penaltı mı kullanılmalı, yoksa hava atışı yeterli midir meselesinin böyle yoruma açık olması, bu konuda o günkü uygulama esaslarında kesin bir hükmün bulunmaması ile ilgilidir. nizamnamenin girişindeki “resmi kararlar” faslında, ceza sahası içinde fakat toptan/oyundan bağımsız mahiyetteki faullü/kusurlu hareketler için penaltı verilip verilmemesi, “verilebilir” şeklindeki bir ifade ile, hakemin kararına bırakılmıştır.
mıntıka birliği’nden aksi yönde bir karar çıkıyor
gelişmeleri takibe devam edelim.. o gün, yani, 17 ağustos’ta toplanan istanbul mıntıka birliği, ilginç bir şekilde ve şeref bey’in aynı gün gazetede yayınlanan mütalaasının aksine, maçın kaldığı yerden devamına ve fakat fenerbahçe kalecisinin hareketinin penaltı ile cezalandırılmasına karar verdi. fenerbahçe kulübü, şiddetli itirazlarına başladı. tarih 18 ağustos 1924…
reis şeref bey görüşünde ısrarcı: dört kişilik futbol heyeti, mıntıka birliğinin kararını bozuyor
şeref bey vaziyete el koyacak, kendisine rağmen çıkan heyet kararının gözden geçirilmesini, hatta onun -adeta res’en- değiştirilmesini sağlayacaktı: “necmi, vehbi, kemal ve şeref beyler’den mürekkeb (oluşan) futbol heyeti dün akd-i içtima ederek (toplanarak) mıntıka birliğinin fenerbahçe-galatasaray ihtilafı hakkında bir zabıt (tutanak) şeklinde kaleme aldığı hakem mütalaanamesini (değerlendirme raporunu) ihticaca (bir iddianın ispâtı için delil saymaya) gayrısalih (yetersiz) görmüş ve nizamname-i esasisinin (ana nizamnamesinin) 212inci maddesine tevfikan (uyarlıkla) bu hususda hakemden izahat almayı tensib ederek (uygun görerek) içtimaa nihayet vermiştir” (tevhid-i efkar, 19 ağustos)
şimdi de galatasaray itiraz ediyor...
gece geç saatlere kadar süren toplantısında bu heyet, mıntıka birliği’nin kararını bozarak, -aynı şeref bey’in en başından beri savunduğu şekilde- maçın kaldığı yerden ve hakem atışıyla devamına karar verdi. bu toplantıya, hakem haçopulo efendi’nin de davet edildiğini söylemeyi de unutmayalım. bu defa da galatasaray itiraz etti fakat itiraz, sadece 3 dakikalık bir değerlendirmenin ardından, reddedildi. (vatan, 19 ağustos) akşam gazetesinde fenerbahçeli ali naci bey, şeref bey’le galatasaray temsilcisi sadık bey arasındaki diyalogu naklettiği satırlarda, şeref bey’i yere göğe sığdıramamıyordu.
maç günü… belirsizlik, dedikodular…
maç günü geldiğinde, “bu hadisatın (olayların) akıl erdirilemeyecek bir çok safahatı (aşamaları) olduğu cihetle, taksim stadyumu’nda yeni müsabaka için toplanan meraklılar son dakikaya kadar ibham (gizlilik, kapalılık) içinde idiler. ne oldu, ne olacak sualleri; son dakikaya kadar herkesin ağzından düşmedi. ‘penaltı çekilecek’, ‘hayır çekilmeyecek, sade hakem atışı ile iktifa edilecek (yetinilecek)’ deniliyordu..” (cumhuriyet, 20 ağustos)
daha bir gece önce geç saatlerde alınmış net bir heyet kararına rağmen, bu belirsizlik nasıl mümkün olabilir ki? işin içinde başka bir iş var gibi, ve o işin ne olduğu da seyircilerin bir kısmı tarafından zaten biliniyor gibi görünmüyor mu?
hakem penaltı diyor !
sonunda “penaltı çekilecek!” diyenler haklı çıktı. “…hakem mösyö haçopulo o günkü hatanın (maçın yarıda kaldığı günkü yumruk kast ediliyor) penaltı cezasını istilzam eylemesi (gerektirmesi) noktasında zühul (dalgınlıkla unutma) eylediğini ve şimdi bütün talimatnameleri ve bilhassa fransızca nizamnamelerini tedkik neticesinde bu hadisenin penaltı ile cezalandırılması icab edeceğini söylemiş ve tarafeyn (iki taraf) mezkur mevadı (anılan maddeleri) tedkik etmişlerdir. bundan sonra fenerbahçe’nin itirazları tekrar başlamış ve uzun uzun münakaşa zeminleri çıkmıştır…” (cumhuriyet, 20 ağustos)
kabul etmek gerekir ki, haçopulo efendi’nin bu “inisiyatifi” (!), anlaşılabilir olmaktan çok uzak ve hakikaten çok büyük bir “sürprizdir”.
akşam gazetesi’nden şeref bey’e hakaretler
gelelim hikayenin en enteresan yerine.. fenerbahçeli ali naci bey, akşam gazetesindeki köşesinde bu son dakika sürprizinden şeref bey’i sorumlu tuttu. anlattıklarına göre; bir hat karışıklığı sonucu kulak misafiri olduğu telefon görüşmesinde şeref bey haçopulo efendi’ye, maçı penaltı ile başlatması yönünde telkinde bulunmuş, direktif vermiş hatta onu tehdit etmişti.
ali naci bey bu çok özel iddiasını, şeref bey’e yönelttiği “adiliğin bu derekesine (aşağı seviyesine, çukuruna) düşmek zilleti (aşağılığı, şerefsizliği) önünde, insanların nefretten tüyleri ürpermektedir” gibi hakaretlerle de donatınca, ikdam gazetesi şeref bey’le görüşme ihtiyacı hissetti.
yarın, şeref bey’in bu mülakatta anlattıklarından ve kamuoyunun ali naci bey’in iddiasına hangi gözle baktığından bahsederek konuyu kapatacağım.