serhan oytun eroğlu'nun 23 ağustos 2020 tarihli fotospor'da çıkan yazısı;
dünkü beşiktaş - galatasaray maçı ve yankıları beşiktaş’ın şampiyonluğu kazanmasının ardından yaşananlar gittikçe daha enteresan bir hal almaya başladı...
22 ağustos 1924, istanbul futbol ligi finali
bu şampiyonluk, anlatıldığı gibi sürpriz mi?
yaşanan hangi gelişmelerin sonucu olarak turnuva usulü düzenlendiğini geçen hafta anlattığım ilk istanbul futbol ligi’nin yarı finalleri fenerbahçe-galatasaray ve beşiktaş-süleymaniye arasında oynandı.
iki kulüpten herhangi birine yakınlığı ile bilinen gazetelere veya spor yazarlarının bir kısmına göre fenerbahçe-galatasaray eşleşmesinin sonucu, şampiyonu aşağı yukarı belirleyecekti. fakat birçok çalışmada tam bir rahatlıkla öne sürülüp duran, bütün kamuoyunun bu fikirde olduğu yönündeki iddia doğruyu yansıtmamaktadır. doğrusu, yarı finale kalan 4 takımı denk kuvvetler olarak görenler de vardı:
“…onsekiz takım içinden elene elene kalan bu dört takım, şimdiye kadar yaptıkları müsabakalara ve kazandıkları neticelere bakılarak aşağı yukarı aynı derecede muvaffak oluyorlar gibi… fakat diğer taraftan, her birinin de kendine göre muvaffakiyet temin eden oyun tarzları, birbirinden üstün kabiliyetleri mevcud olduğu kadar, zayıf noktaları da vardır” (tevhid-i efkâr, 12 ağustos 1924)
başka bir gazete de, o tarihten daha iki ay evvel bir vesileyle yaptığı beşiktaş analizinde özetle şunları yazmıştı: “beşiktaş kulübü, türk sporculuğu içinde en çok ehliyetle göze çarpan müesseselerden biridir…idman (spor) meydanında bu kadar emekdar olan bu kulübün futbol takımı, şimdiki halde istanbul’un en kuvvetli bir kitlesidir….” (cumhuriyet, 25 haziran 1924)
cumhuriyet: “bu sonuç, daha ziyade, tekele itirazlarımızı haklı çıkardı”
genç beşiktaş’ın, galatasaray takımını 2-0 mağlup ederek şampiyonluğu kazanmasının ardından; akşam ve vatan gazetelerinde bu şampiyonluğu değersizleştirmeye dönük bazı yazılar yayınlandı. fakat bu tutum, basının ezici çoğunluğu tarafından tepki ile karşılanacaktı:
cumhuriyet: “…birinciliği yalnız galatasaray ve fenerbahçe kulüblerine layık gören bazıları bu neticeyi adeta bir kazaya haml ediyorlar (bağlıyorlar). şimdiye kadar her vesilede…futbolun bizde bir-iki kulüb tarafından adeta inhisara (tekele) alınmış gibi görünen vaziyetine itiraz etmekte idik. bizce dünkü netice daha ziyade bu itiraza hak vermiş oldu..”
“beşiktaş; galatasaray ve fenerbahçe’yi daima karşılaşmaya davet etti”
aynı makaleden devamla: “filhakika, beşiktaş kulübü öteden beri spor hayatımızda pek canlı bir müessesedir. pek âlâ hatıralardan olmak gerektir ki; fenerbahçe futbol takımı, iki defa pera timine mağlub olduğu sıralarda bu lekeyi temizleyen ancak beşiktaş ve altınordu kulübleri olmuştu. o zamandan beri beşiktaş futbolcuları galatasaray ve fenerbahçe takımlarını daima müsabakaya davet etmişler, fakat şimdiye kadar karşılaşmak fırsatını bir türlü bulamamışlardı. beşiktaş, hele atletizm sahasında pek şanlı bir maziye malikdir. hatta eski atletlerimizin hemen hepsi oradan yetişmiş addolunabilir..”
“bu gençler pek layık olarak istanbul birinciliğini kazandı”
cumhuriyet, yaptığı karşılaştırmalı analizle de; beşiktaş’ın hem savunmada hem de hücumda üstünlük kurabilen bir takım olduğu sonucuna ulaşıyordu:
“eğer galatasaray’ın yerine nihai müsabakada fenerbahçe ile karşılaşsalardı, beşiktaşlılar’ın behemehal neticeyi kayb edeceklerini iddia edenler de oldu. biz buna kani değiliz… şöyle ki: galatasaray takımının fenerbahçe’deki ahengi bozduğu, oyun sistemini dağıttığı bir hakikattir…halbuki galatasaray bu kudreti beşiktaş’a karşı gösteremedi.
saniyen (ikinci olarak), pek sarih fener hücumları karşısında muvaffak olan galatasaray müdafaası, beşiktaş müsabakasında izhar-ı acz etmiştir (acz göstermiştir).
şu halde fenerbahçe’nin galatasaray karşısında mağlubiyetine yahut galib gelememesine sebeb olan kudret, beşiktaş takımında ziyadesiyle mevcud demektir. nitekim galatasaray’a da bu sayede tefevvuk etmişlerdir (üstünlük kurmuşlardır) buna mukabil hücum hattı galatasaraylılar’dan daha güzel işledi. .. şu halde bu gençler pek layık olarak istanbul birinciliğini kazanmışlardır…” (cumhuriyet, 24 ağustos 1924)
“şampiyonluk size ömürlük mü verildi?”
beşiktaş’ın şampiyonluğu kazanmasının ardından yaşananlar gittikçe daha enteresan bir hal almaya başladı. galatasaray’la oynadığı yarı final eşleşmesindeki meşhur “boş kaleye penaltı” hadisesinden kaynaklanan şiddetli itirazlarını ve maçın tekrarlanması yönündeki taleplerini, lig finalinin oynanmasının ardından dahi ısrarla sürdüren fenerbahçe’yi, artık, o yarı finalin galibi galatasaray’ın da destekleyeceği konuşuluyordu:
“…fakat ortada, son maçtan sonra deveran eden (dönüp dolaşan) yeni bir rivayet var ki o da fenerbahçe’ye galatasaray’la yeniden bir maç yaptırmak tasavvurudur (niyeti, planıdır). bu fikri kuvvetlendiren en büyük sebep, beşiktaş’ın galip gelmesidir. eğer mağlup olsaydı ortada hiçbir mesele kalmayacaktı. fakat aksi olunca iş büsbütün değişti.
şimdi ne olacak? beşiktaş’ın bugünkü vaziyetini çekemeyenler ….. binbir bahane bulup beşiktaş’ın oyununu kabul etmeyecekler ve galatasaray’ı yeniden fenerbahçe ile karşılaştıracaklardır. buna bu defa, onlara göre, galatasaray da muvafakat edecektir (uyacaktır, uygun görecektir). fakat hayır, iş böyle değildir. artık her şey olmuş, bitmiş, beşiktaş şampiyon olmuştur. dünkü oyunda bulunanlar, beşiktaşlılar’ın elde ettikleri neticeyi alınlarının teriyle, bacaklarının kuvvetiyle kazandıklarına katiyyen hükmettiler…
bize öyle geliyor ki, artık ortada çetrefil hiçbir şey kalmamıştır. dünyada hiçbir şey bir insana, bir cemiyete (topluluğa) kayd-ı hayat şartıyla (ömür boyu olarak) verilemez. bu gibi işlerde yüksek ve şerefli mevki işgal etmek para ile değil, sıra iledir. çalışan kazanır.” (ikdam, 24 ağustos 1924)
“madem ikinci derece bir kulüptü, neden karşısına çıkamadınız?”
fenerbahçeli ali naci bey’in akşam’daki, “sonuç gerçekçi olmadı, şampiyonluğu ikinci derece bir kulüp kazandı” mealindeki cümleleri ise ileri gazetesinin sert tepkisi ile karşılaştı. gazetenin, onun bu “fikirlerine” verdiği cevap ise, bir takım -pek de cevap istemeyen- sorulardan oluşuyordu: “…fakat acaba beşiktaş’ın nesini beğenmiyorlar ve neden ikinci derecede bir kulüp oluyor? beşiktaşlılar bu memleketin spor hayatında az atlet mi yetiştirdiler? kulüpler arasında ötekilerden daha az şerefli bir maziye mi maliktirler? fenerbahçe’yi iki defa mağlub eden pera kulübü kimin karşısında inhizama (bozguna) uğramıştı? türkler’in şerefini kurtaran iki kulübden biri de beşiktaş değil miydi? ikinci derecede bir kulüptü de senelerden beri beşiktaş’ın (karşılaşma) davetlerini diğer o güzide kulüpler niçin kabul etmediler?” (ileri, 24 ağustos 1924)
“ötekinin berikinin keyfine göre hareket imkanı kalmamıştır!”
o günlerde bu kampanyaya, bir diğer beşiktaş mağlubu süleymaniye ve çeyrek finaldeki galatasaray maçını oynamaktan kaçınmış olan altınordu’nun da karıştığını söylemeyi unutmayalım. diğer mağluplar da “fırsat bu fırsat!” diyorlardı adeta:
“…fakat birdenbire her köşeden mırıldanan sesler işitildi….nihayet bu telaşlı içtimaların (toplanmaların), gizli gizli münakaşaların da sebebi anlaşıldı. müsabaka meydanındaki çarpışmadan müsbet netice kazanamayanlar şimdi işi şifahi ve tahriri (sözlü ve yazılı) muaraza (payına düşene yahut kendisiyle ilgili bir hükme karşı hak talebinde bulunma) sahasına dökmüşler… kimisi süleymaniye-beşiktaş, altınordu-galatasaray, galatasaray-fenerbahçe ve nihayet beşiktaş-galatasaray müsabakalarının keenlemyekûn (yok hükmünde) addedilmesi lazım geleceğini iddia ediyor ve son müsabakaların tekrarlanmasını, kimisi sade galatasaray-fenerbahçe kulüplerinin karşılaşmasını istiyor…
halbuki beşiktaş’ın istanbul birinciliği bir emr-i vakidir. (değiştirilemeyeceği için kabullenilmek mecburiyetinde olunan bir durumdur)… iş olmuş bitmiştir. ötekinin berikinin keyfine göre hareket imkanı kalmamıştır…” (cumhuriyet, 26 ağustos 1924)