17 temmuz 1923 salı günü taksim stadını dolduran kalabalığın tek müşterek dileği slavia kalesinde bir “türk golü” görebilmekti. herkes bu özlem içinde kıvranıyordu…
maç, slavia yöneticilerinden fatta’nın hakemliğinde başladı. altınordu maçını g.s.’lı yusuf ziya öniş, galatasaray maçını da altınordu’lu hamdi emin çap yönetmişler, ancak slavia’lılar her ikisinden de memnun kalmadıklarını öne sürüp, f.b. maçını kendilerinden birinin idare etmesini istemişlerdir. fenerbahçe bunu kabul etmiştir.
maç başında kasığına çok sert bir tekme yiyen santrhaf ismet uluğ’un sahayı terk etme zorunda kalışı fenerbahçe için talihsizlik olmuş ve durum 75. dakikada sarı-lâcivertli takım için de, biri penaltıdan 7-0’a yükselmiştir.. ancak, 2 dakika sonra mucize gerçekleşti ve soliç ömer tanyeri, günlerdir beklenen, “namus golü” nü attı. slavia sinirlenip 3 gol daha kaydetti ise de kimse gam yemedi.. iddia başarılamamış, şeref kurtarılmıştı ya !..
bu tarihsel golü spor alemi şöyle yazmıştır:
(alaattin bey sağdan topu sürerek karşısında-kileri geçti ve topu yakından kaleye havale etti. kaleci bunu iâde etmek üzere iken, husule gelen ufak bir kargaşalığı müteakip, zeki ve ömer beylerin de yardımlarıyla içeri atıldı.. 3 günün 3 müsabakası esnasında boğazlarda düğümlenip kalan gol kelimesi binlerce sinenin var kuvvetleriyle stadyomu inletti… pek pahalıya mal olmakla beraber şeref kurtulmuştu…)
işte, fenerbahçe futbolunun bu en ağır yenilgisi bile, böyle bir mutlu anı ile süslüdür. slavia türk futbolunda devrim yarattı. bu kadro şöyledir:
17 temmuz 1923’de slavia’nın yukardaki görkemli kadrosuna karşı, fenerbahçe, o dönemde hiç değişmeyen ve basının, isim yazmadan (fenerbahçe her zamanki kadrosuyla) deyimini kullandığı, şu tertipte idi: