biliyorum dönüşte soracağınız ilk soruyu: «pele’yi gördün mü?» yalnız ben değil, dünya kupası için ingiltere’ye gelip de bilet bulamayanlar toptan ayni cevabı verecek: «pele’yi değil, ama willie’yi gördük.»
evet, futbolun beşiği'ne ayak bastığınız andan itibaren, kupanın sevimli maskotu willie her yerde karşınıza çıkıyor. sigaranızı cebinizden çekiyorsunuz, paketinde willie.. kibriti açıyorsunuz, üstünde willie... garson biranızı getiriyor, şişesinde willie.. boşaltıyor birayı, bardağınızda willie... metroda karşınızda oturan gencin gömleğinde willie arması, o delikanlının elini tuttuğu, etekleri belinde genç kızın yakasında willie iğnesi... bindiğiniz otomobilin camında willie, şoförün karşısında willie... yüzünüzü kuruladığınız havluda willie, ayağınızı bastığınız paspasta willie... meyva salatasını süsleyen kremde willie, küçük yavrunun kemirdiği bisküide willie hepsini saysam, «devamı var» notu koymam gerekecek sayfanın sonuna.. geçen gün bir yetkiliden duydum: tam 200 kılığa giriyormuş willie.. evet, tamamı tamamına 200 eşyanın üstünde resmi ve ismi varmış.. gene o yetkili söyledi: willle'nin süslediği her şeyi almağa kalkışırsanız, bizim parayla beş bin liraya yakın ödemeniz lâzım gelirmiş...
size hepsini saymadım ya.. tek sebebi, willle'nin yazılamayacak yerlere bile hâkim oluşu... yok canım, o kadar da kötüye çekmeyin!.. sadece kadınların iç giyiminde de varmış!..
- utanmıyor musun ama dedim willie'ye, bu kadarı da olur mu?
her an her yerde beraber olmanın samimiyetiyle kısa zamanda dostluk kurduğumuz için kızmadı:
- insan dünyaya. dünya kupası da ingiltere'ye bir defa gelir dedi. ticarette ise fırsatı kaçırmağa hiç gelmez.
- yani sporcuların, sporseverlerin sırtından geçiniyorsun willie?
- ne münasebet!. aksine, koca ülke benim sırtımdan geçiniyor. benim resmimi tanıyan eşyanın ne kazanç sağladığını bir bilsen!
- bilmek isterdim. ne kadar?
- henüz vergi beyannamemi doldurmadım. müşavirime danışmadan açıklayamam.
- ama çok kazandırıyorsun?
- çoook...
- haydi öyleyse, gel seni türkiye'ye götüreyim, willie.. adını da «veli» yapara, olur biter.
- ben ne olurum sizin memlekette bu boyla?
- eşref saate rastlarsan, vali, bakan bile olursun. hiç değilse senatör adayı.
«neee politika mı?» demesiyle kaçması bir oldu. ama merak etmeyin, gene yakalarım şirin willie'yi...