1996'da lk kez katıldığımız avrupa şampiyonası'na büyük bir heyecanla gidiyoruz. bir grupta ingiltere-hollanda, bir grupta almanya-italya, bir gruptada fransa-ispanya varken bizim danimarka, portekiz ve hırvatistan'la aynı gruba düşmemiz çeyrek final beklentilerini de haliyle arttırıyor. tabii bu beklendilerin karşılanabilmesi için turnuvaya iyi bir başlangıç yapmak da çok önemli. bu düşüncelerle çıkıyoruz hırvatistan karşısına. maç boyunca da başa baş mücadele ediyoruz rakbimizle ama sonlarda gaza gelip cemaatakip kale önüe gittiğimiz bir esnada vlaovic gafil avlıyor bizi, kontratakta alpay ve rüştü'den sıyrılıp golü buluyor. maçtan sonra alpay vlaovic'i dşürmediği için ağır eleştirilere maruz kalıyor.
aradan birkaç ay geçiyor, alpay ile vlaovic'in yolları bu kez uefa kupası'nda valencia-beşiktaş eşleşmesinde kesiliyor. valencia'nın 3-1 ve 2-2'lik skorlarla tur atladığı bu eşleşmede hırvatgolcü iki maçta da boş geçmeyip takımının zaferide başrol oynuyor. alpay'ı ve türk futbolseverleri de bir kez daha üzüyor.