maça gitme kararını neredeyse haberi duyduğum gün vermiştim. sonrasında ise organizasyon işlerine girişmek ve birlikte gidecek arkadaşları ayarlamak kalmıştı. risp ve lucarelli zaten dünden hevesli katıldılar sürece. iki arkadaş daha çağrımıza olumlu cevap verince beş kişi gece adana'ya doğru yola çıktık.
sabah buluşma noktası olan atatürk parkı'na indiğimizde henüz hiç kimse gelmemişti. birazdan türkiye'nin çeşitli yerlerinden arkadaşlar düşmeye başladı parka. ilk coşku ile fotoğraflar çektirdik, atkılarımızı aldık, pankartımızı inceledik.
o sırada internet kafe bulmak için bir arkadaşla ortamdan ayrılmamız gerekti. internet kafe bulamayarak ads store'a kadar gittik. orada arkadaşa hadi otele gidip livorno'yu bulalım dediğimde coşku ile kabul edeceğini hiç tahmin etmemiştim. sonrasında otel, tesisler falan derken livorno'yu bir kafede baklavalarını yerken bulduk. o arada lucarelli ile fotoğraflarımızı çektirdik. atkılarımızı imzalatmaya çalıştık (kale yüzünden pek başarılı olamadık). sonra arkadaşların yanına döndüğümüzde epey bir bozuk attılar.
sıra stad civarına gitmeye gelmişti. büyük bir coşku vardı stad çevresinde. hala türkiye'nin her yerinden arkadaşlar geliyordu. coşkumuz artıyordu. biralar ve tezauratlar eşliğinde maç saatini bekledik ve içeri girdik.
içerde de büyük bir coşku vardı. özellikle maçın otuzuncu dakikasındaki meşale şov muhteşemdi. kimsenin maça falan baktığı da yoktu doğrusu.
maçın yetmişinci dakikasında polislerin ve özel güvenliğin bir grup ads'li ile birlikte müdahalesine kadar her şey muhteşemdi. o dakikalardaki müdahalede de elden geldiğince birarada durmaya ve özellikle "güler zere ölmesin" pankartına sahip çıkmaya çalıştık ama olmadı. sonrasında da ne yazık ki küfürler ve tükürükler eşliğinde staddan çıkmak ve bitiş düdüğünü dışardan dinlemek durumunda kaldık.
ne olursa olsun rüya gibi bir gündü. tatsız son bile şu an düşündüğümde işin tadını kaçıramıyor. bundan daha güzeli ancak livorno'da lazio maçına gitmek olur sanırım.