italya ve türkiye'nin iki işçi takımı, livorno ve adana demirspor, futbolun kardeşliği için 5 ocak statı'nda karşı karşıya geldi. sion kuper'in, "futbol sadece futbol değildir" sözü, tribünlerde açılan pankartlarla, söylenen marşlarla verilen mesajlarla bir kez daha teyit edildi.çukurova'nın sarı sıcağında başlayan gün, baştan sona şölene dönüştü. bu muhteşem günün en acı yanı ise maçtan önce yenen 'acılı 1,5 adana kebap'lar oldu...
italya'nın liman kenti livorno'nun 'komünist' gençleri tarafından kurulan şehrin takımı, kurulduğu günden bu yana komünizm akımının öncüsü olmuş durumda... öyle ki, italyan komünist partisi dahi, bu kentte kurulmuş...
ve adana'nın 'asi çocukları', onlar kentin varoşlarında büyümüş, tenleri, çukurova'nın sarı sıcağı ile kavrularak bronzlaşmış gençler... bir baba-oğul vasiyeti gibi büyüklerinden aldıkları bayrağı ve o bayrağın içerisine yerleştirdiği yumruğu onurlu bir şekilde taşıyorlar yıllardır...
onlar ki, grup yorum'un 'cesaret' isimli parçasını marşlarına uyarlayabilecek kadar yürekli, çav bella'yı tribünlerde seslendirecek kadar enternasyonel düşünebilen bir beyne sahip çocuklar...
başlarında tribün liderinden ramo başkan (ramazan ölçer), sahada türkiye'nin yaş olarak en küçük, yürek olarak ise belki de en büyük taraftarı rafet... o minik yumruklarını sıkıp 5 ocak statı'nı dolduran binlerce taraftara 3'lü çektirebiliyor.
yaklaşık iki 2 ay önce başlamıştı girişimler, 2 sol kulübü sahada karşı karşıya, tribünlerde biraraya getirmek için. sözler alındı, tarih belirlendi ve beklenen gün geldi çattı...
daha sabak erken saatlerde başladı hazırlıklar, kentin sokaklarında dolaşan 'asi çocuklar' en güzel şöleni sunabilmek için vargücü ile çalışıyordu. pankartlar hazırlanıyor, konuk italyan kulübü livorno'nun tribünlerinde her maçta yerini alan 15 kişilik ekibe şehir gezdiriliyor ve kulüp tanıtılıyordu.
lucarelli bile şaşırdı!
antrenman saati geldiğinde ise yalnız başına hafif bir ter idmanı yapacağını düşünen livorno çok yanılmıştı... çünkü 'şehrin asi çocukları'nın onları yalnız bırakmaya hiç niyeti yoktu... bir anda antrenman sahasını dolduran şimşekler, yüreklerinde aynı ideolojiyi taşıdıkları futbolculara tezahürat yapmaya başladı.
bir dönem italya ümit milli takımı'nda oynarken attığı golün ardından formasının altına giydiği che guevera posterini gösterip, "ben doğuştan komünistim" dediği için milli takım'a alınmayan lucarelli bile şaşırmıştı bu gördüklerine. ve öyle pür neşe içerisinde geçti antrenman.
her iki kulübün temsilcileri de aynı kardeşlik mesajlarını verdi maçtan önce, adana demirspor kulübü başkanı bekir çınar, "bizim gibi bir işçi takımını ağırlıyoruz. çok çalıştık, çok iyi hazırlandık. dileriz livorno'yu italya'ya en güzel anılarla göndeririz" diyordu.
livorno kulübü başkanvekili ricci nelro ise, böyle bir atmosferi hiçbir yerde yaşamadığını açıkça dile getirirken, büyük memnuniyet duyduklarını ve adana demirspor'u da italya'da görmek istediklerini belirtiyordu...
ve maç saati geldi...
saat 21:00'de başlayacaktı karşılaşma ama saatler öncesinden başlayan hareketlilik son 2 saat kala iyice doruğa çıkmıştı. caddelerde marşlar söyleniyor, çekiç-orak, küba, filistin, che bayrakları dalgalanıyordu. 'şehrin asi çocukları' sol besteleriyle caddelerden geçip tüm şehri selamlıyordu.
böyle gidildi adana 5 ocak statı'na kadar. daha önce de defalarca tıkabasa dolmuştu stat ama bu kez daha bir coşkulu kalabalık vardı statın etrafında. adana demirspor'a gönül verenlerin yanısıra, kendisini 'solcu' hisseden insanlar da bu maça gelmişti. stat dışında komünist şarkılar/marşlar söyleniyor. herkes, coşkunun artmasına katkıda bulunuyordu.
kapılar açıldı ve binlerce yürek tek bir amaç için girdi içeri... hava sıcaklığı oldukça yüksek olduğu için ilginin düşük olacağı endişeleri yerini gurura bırakmıştı.
pankart ve meşale şöleni!
maçın başlaması ile birlikte adana demirspor'un efsane taraftar grubu şimşekler'in de tribün şovu başladı. önce tribünde birbiri ardına açılan pankartları, statı çevreleyen tek bir çizgi halinde hazırlanmış meşale şovu takip etti.
adanalı nezaketini italyan konuklarına yaşatmak isteyen demirsporlular, önce "livorno" diye tezahhürrat yapmaya başladı. sahada iki takım vardı ama tribünde tek bir beste söyleniyordu...
açılan pankartlardaki mesajlar da şimşekler'in her zamanki duyarlılığını yansıtıyordu. kanser olmasına rağmen tahliye edilmesine izin verilmeyen güler zere için hazırlanmış pankartlar da vardı, işgal altındaki filistin'i savunan pankartlarda... ve tabii, komünizmin iki 2 simgesi de tribündeydi; che ve orak-çekik pankartları...
gerçek dostluk
ilk yarının başlaması ile birlikte her iki takım da kardeşliği ve dostluğu unutmadan futbol oynamaya başladı. sertliğin en alt seviyede olduğu karşılaşmada, düdük sesi de oldukça az duyuldu. demirspor'un geliştirdiği ataklar sert italyan defansına takılırken, daha kontrollü bir oyun sergileyen livorno kontra ataklarla demirspor kalesini yokladı.
en ufak faul de dahi futbolcular birbirinden özür dileyip elini uzatırken, çalım atan da, çalım yiyen de pozisyonun ardından tebessüm edebiliyordu. maçın ilerleyen dakikalarda dostluğun harareti kadar tribünleri dolduran binlerce taraftarın da harareti artmıştı. bunaltıcı sıcak yüzünden su ihtiyacı duyan taraftarların, "itfaiye sula bizi" tezahhüratları karşılıksız kalmadı ve tribünler itfaiyenin hortumundan çıkan tazyikli suyla serinletildi.
ilk yarının son düdüğü çalarken, her iki takım futbolcuları da omuz omuza gitti soyunma odalarına... skorbotta ise "0-0" kardeşlik vardı.
ve ikinci yarı
aynı coşkuyla başlayan ikinci yarıda, sahadaki kardeşlik devam ediyordu. ancak tribünler için aynı şeyi tam anlamı ile söylemek mümkün değildi. emniyet güçleri, bazı taraftarların açtığı pankartlar nedeniyle müdahalede bulununca kısa süreli de olsa gerginlik yaşandı. müdahalede bulunan pankartlar arasında en göze batan ise "güler zere" için hazırlanan pankarttı.
ikinci yarının ortalarına doğru hava sıcaklığı ve nemin etkisi futbolcuları daha da fazla etkilemeye başlayınca oyundaki tempo da düşmüştü. karşılıklı ataklar sonuçsuz kalıyordu ama tribünlerdeki heyecan ve coşku bir dakika olsun durmuyordu. livorno'dan gelen taraftarlar ve şimşekler, omuz omuza vermiş marşlarını, şarkılarını söylüyordu. her iki taraftar grubu da farklı dilleri konuşuyordu ancak o statı dolduran herkesin ortak dili olan futbol ve sol anlaşmalarını sağlayabiliyordu.
karşılaşmanın son düdüğü çaldığında skorborttaki 0-0 eşitlik, aynı kardeşlik gibi bozulmamıştı. gecenin sonunda ağızlarda kalan tatlar, yenen acılı adana kebaplar, güzel bir futbol ve ortak ideoloji oldu...