uğur çiftçi tanıl bora 15.02.2018 | forum.alkaralar.com
bilenler biliyor, birkaç yıldır denebilecek kadar uzun süredir, uğur çiftçi’yle ilgili münakaşaların tarafıyım.
maç sırasında veya sonrasında sohbet ederken, yazışırken, bazı arkadaşlarımız (birçok arkadaşımız!) ona kızıyor, ben savunuyorum. hatta, bilenler biliyor, hassas noktamdır, aleyhine konuşturmam!
bu bahisteki duygu ve düşüncelerimi forum’da kayda geçireyim istedim. hem polatlılı’nın forum’u canlandırma çağrılarını da karşılıksız bırakmamış olalım.
müthiş buluşlar ortaya atacak değilim. öncelikle, uğur çiftçi’nin zaaflarını ben de biliyorum. pahalıya mal olan bir sakarlığı var. sebebiyet verdiği penaltı sayısı iki haneli rakamları bulmuş olabilir. topla çıkarken veya atağın olgunlaşma safhasında heba ettiği toplar da oluyor; gerçi bunu abartmamak lâzım, oranın çok yüksek çıkacağını sanmıyorum. bazen agresif bir öfkeye kapılıyor, kart tehlikesine giriyor, takımı da geriyor. yer tutma problemleri var, bazen adresinde bulunamıyor. birçoklarımız, ilerleyen yıllar içinde kendini geliştirmemesinden muzdaripler.
ama allahaşkına, bundan ibaret midir? değildir. bu zaafların arka yüzü de var. zararlı olabilen o hırsı, kimi zaman da ateşleyicidir, direnç artırıcıdır. (bazen, mesela son kasımpaşa maçı, uğur tuhaf bir durgunluk içinde olabiliyor, ben o zaman üzülüyorum.) en önemlisi: uğur’un bu ligde hücuma çıkma kabiliyeti en yüksek savunmacılardan biri olduğunu düşünüyorum. zaten o sayede, 3-5-2’nin sol kanadı için idealdir, her işi gören mutfak robotu. hatta, arkasında bir savunmacı tertibatıyla ve tabii özel taktik çalışmayla, icabında (eski tabirle) sol açığa doğru evriltilebileceğini bile düşünüyorum. (bunun doğrusunu, şüphesiz özhan bilecektir.) doğrudan asist niteliğinde ortalar “kesebildiğini” biliyoruz. geçen sene antep deplasmanında serdar gürler’e ortasını hatırlayın, bu sezon kayseri maçında topu rakipten söküp alıp jailton’a yaptığı müthiş ortayı hatırlayın. bunların yegâne örnekler olmadığını biliyorsunuz, uğur’un böyle bir mahareti var. keşke daha geliştirse. şutu da vardır – bence uzak menzilli şutu da ara sıra deneyebilir. (kötü denemelerini de gördük, ama iki sezon önce istanbul’da beşiktaş üst direğinde patlayan topu da unutmayın.)
bütün bunlar kadar önemlisi, elbette, onun altyapımız mahsulü olması, gençlerbirliği’nde yetişmiş olması, “bizim” uğur’umuz olması. tıpkı ahmet oğuz gibi. sıkma programında çalışan çamaşır makinesi gibi dönen şu transfer karambolünde, en ifrit olduğumuz zamanlarda bile takımla özdeşleşmemizi sağlayan nedir? bu çocuklardır! zaten uğur’a kızıp duranlar da, “bizim adamımız” olduğu için ona başkalarına kızdıklarından çok daha fazla kızıyorlar, değil mi? ben de diyorum ki, kızarken sevmeyi unutmayınız! uğur’un alamet-i farikalarından biri, beyaz fanilasını formanın altından sarkıtması. klasik çubukluyla oynarken, o beyaz fanilanın etekleri, sanki belinde beyaz bir kuşak varmış gibi görünüyor. bakın bunu sevmiyorum.
dediğim gibi, bilmediğiniz bir şey söylemiyorum. seviyorum işte!