dolmuş + metroyla maça doğru ilerlerken, futbolcuların, hafta içi oğlu ciddi bir trafik kazası geçiren murat cavcav’a moral vermek için sahaya daha motive çıkacaklarını ve maçı kazanacağımızı düşünüyordum.
fakat başlama düdüğü çalar çalmaz hem sahaya sürülen kadro, hem de ilk dakikalarda sergilenen oyun, takımın sahaya beraberlik için çıktığını gösteriyordu. oysa, 13. hafta itibariyle, ilk kez küme düştüğümüz 1969-70 sezonundan sonra en kötü sezonunu geçiren alkaraların kümede kalmak adına evinde oynadığı sivasspor maçını kazanmaktan başka şansı yoktu!
baskı kurmak bir kenara, inanılmaz pas hataları yapılmasına rağmen 13. dakikada skuletic’in efsanevi golüyle havalara uçtuk. sırp, havadan gelen topu önce ayağı ardından diziyle sektirip, şapka çıkartılacak bir gole imzasını attı!
ilk yarının geriye kalan kısmında gençlerbirliği, tamamen zaman geçirmek ve “oynatmamak” üzere oyun kurdu. bu dakikalarda tanıl abiyle, “ikinci yarıya da bu kafayla çıkarsak kesin yeniliriz” diyorduk.
ikinci yarının başında, ligdeki diğer tüm takımlar gibi, bizden çok daha iyi bir kadrosu olan sivasspor’un kurduğu baskıyla bocalayan gençlerbirliği, peş peşe 3 pozisyon birden verdi. ama hem hopf’un kurtarışları, hem de rakibin kötü son vuruşlarıyla skor değişmedi.
kırmızı-beyazlıların gol atamadıkça arka alanda büyük boşluklar vermeye başladığı dakikalarda, gençlerbirliği bu sezon en doğru kontra ataları yaparak hem pozisyon buldu, hem de golleri sıraladı.
uzun lafın kısası, sivasspor maçında gençlerbirliği için her şey, bir şekilde, iyi gitti. 4-0 gibi inanılması güç bir skorla kazanılan 3 puan, kümede kalmak için büyük bir moral oldu. bu moralle ilk yarının kalan son 3 maçında alınabilecek 5-6 puan, ikinci yarı için büyük bir umut kaynağı olabilir. o yüzden hep beraber bağıralım; “haydi gençler!”
taraftar tepkileri
taraftar, maç başlamadan önce, maç sırasında, golden önce, golden sonra, maçtan sonra sürekli olarak yönetimi ve ümit özat’ı istifaya davet etti. bunun nedeninin anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok; 10 sezondur olduğu gibi bu sezon da, bir önceki sezona nazaran çok daha kötü bir kadro kuruldu. tek fark ise; ümit özat’ın sürekli olarak “bu takımı ben kurdum” demesiydi. zira, ilhan cavcav döneminde de, aynı/benzer menajerlerle/aracılarla çalışılıp vasat transferler yapılıyordu ama hiçbirinde, bırakın teknik direktörün istekleri doğrultusunda transfer yapılmasını, çoğu zaman teknik direktör transfer istedi diye sezon başlamadan ya da daha sezonun 2. haftasında kovuluyordu.
eğer, hem başkanın, hem de teknik adamın defalarca “tüm transferleri ben yaptım!” dediği takım, haftalar azalırken, lig tarihinin en kötü 2. sezonunu yaşıyorsa, kimse kusura bakmasın ama, taraftar tepki göstermekte dibine kadar haklıdır!
çünkü her birinin ciğerleri yanıyor.
ligde tek galibiyetin 425 bin euro (2 milyon tl), beraberliğin 212 bin euro (1 milyon tl) olduğu, her sezon kulübün tff’den ortalama 50 milyon tl aldığı futbol ortamında,
attığı gollerle kulübü 2 sezon kümede tutan stancu, devre arasında 750 bin euro’ya satılıp, yerini kapatmak için transferler yapılıyor, sezon sonunda da alınan transferler tazminat ödenip gönderiliyorsa, 200 bin euro fark vermemek için geçen sezon adeta şapkadan tavşan çıkartan ve kazandırdığı puanlarla kat ve kat daha fazlasını kulübe kazandıran serdar gürler’in gitmesine izin veriliyorsa, kulübün son 1,5 sezonda takımın kümede kalmasının baş aktörlerinden olan selçuk şahin’i, kalmayı istemesine rağmen, gönderiliyorsa, devre arasında 8 ve sezon başında 12 transfer yapıp bunlardan bazılarına üstte belirttiğim rakamlardan çok daha fazla para veriliyorsa; hele bir de devre arası yaklaşılıyorken, “devre arasında yeni transfer şart” demeye başlanıyorsa;
içi yanan taraftarın, başkandan, yönetimden, teknik ekipten, kısacası bu rezalete sebebiyet veren herkesten hesap sormaya sonuna kadar hakkı vardır.
unutulmamalıdır ki, bu kulüp son on sezondur sürekli olarak, ilhan cavcav’ın deyimiyle, “menajerler tarafından öpülmesine” rağmen, sezon sonu kümede kalındığı için bırakın hesap vermeyi, yapılan hatalardan ötürü ders bile çıkartılmamakta hatta aynı hatalar daha cüretkar bir şekilde tekrarlanmaktadır.
son söz: düşeriz-kalırız o ayrı mesele ama sezon sonunda, 2007’den bu yana süre gelen ve bu sezon iyice ayyuka çıkan transfer rezilliğinin aktörlerinden hesap sorulmazsa, bu kulübü yöneten herkes bu pisliğe bulaşmış olacak ve bu taraftar asla ve asla bu pisliği unutmayacak! bundan emin olabilirsiniz!