6.haziran.1932 - 85 sene önce bugün, fenerbahçe'nin kuşdili'ndeki kulüp binası yandı. fenerbahçe spor kulübü’nün 1914 yılında yerleştiği, kuşdili semtinin o dönemdeki en güzel binalarından biri 5/6 haziran 1932 gecesi birkaç saat içinde yanıp, ebediyen yok oldu. dere kenarında ve top ağaçlarla gölgelenmiş geniş bir bahçe içinde 240 metrekare zemin üzerindeki bu bembeyaz binada fenerbahçe kulübü tam 19 yıl barınmış, gönülleri fetheden en büyük başarıları da bu lokalde iken kazanmıştı.
bu kara haber 6 haziran 1932 pazartesi günü anadolu ajansı aracılığı ile bütün yurda duyuruldu ve türk milleti mateme büründü. aşağıdaki satırlar 6 haziran 1932 sabahını bizzat yaşayan merhum rüştü dağlaroğlu’nun anılarından alınmıştır:
“6 haziran sabahı, kara bir kül ve enkaz yığınının hazin ve yürekler parçalayıcı manzarası karşısında titreyip ağlayanlar, daha 14 saat önceki sevinç ve heyecanlarının bu elim akibeti karşısında gözlerine inanamıyorlardı. 5 haziran öğleden sonra kulüp her zamankinden daha kalabalık idi ve müstesna bir heyecan yaşanıyordu. sarı-lacivertli yuva tarihte ilk defa olarak yabancı bir antrenöre kavuşmuştu. macar jozsef schveng şerefine çay partisi veriliyor ve futbolcular yeni hocaları ile tanışıyorlardı. genç-yaşlı, faal-gayrifaal 50 kadar fenerbahçeli kulüplerinin bu ayrıcalıklı gününden sevinç duymakta idiler. çaylar, limonatalar içilir, bahçede o şipşirin ağaçların altında gezilir ve banklarda sohbet edilirken başlıca konu şöhretli macar antrenörün fenerbahçe futbolunda yapacağı devrimdi. türk futbolunda, hocasız, sadece kendi gayret ve yeteneği ile önder olmak kudretini ve başarısını göstermiş bu köklü ve feyyaz kulübün artık bir macar hocanın elinde göstereceği büyük gelişmeyi tahmin etmek güç olmasa gerekti. birbirinden değerli ve kabiliyetli futbolculardan oluşan 5 futbol takımının, sarı-lacivert renklerin yükselmesi yolunda kısa zamanda kaydedecekleri başarılar hakkında fikirler yürütülüyor, parlak bir gelecek ve bir mevsim içinde ağızdan ağıza yayılacak (fenerbahçe türk futbolunun üniversitesidir) sözü şimdiden gözlerde ve gönüllerde yaşatılıyordu.
işte, bu tertemiz hava içinde çalkalanan kulüpten herkes saat 19 sularında sevinç içinde ayrılmış ve emektar bekçi lambo’dan başkası kalmamıştı.
denizcilik şubesinin bazı yeni elemanlarının finans fişlerini hazırlayıp aynı saatlerde kulüpten ayrılmış bir fenerbahçeli olarak diyebilirim ki, 10 saat sonra şahit olunan enkaz yığını karşısında titreyerek ağlamamak en taş yürekliler için bile imkansız olmuştur. sabaha karşı 2,30 – 3 sularında, birkaç kişi tarafından alevler arasında son defa görülen ve kuşdili semtini ayağa kaldıran (fenerbahçe kulübü yanıyor, yetişin!..) feryatları arasında bir saat içinde kül olan, o her varlıktan değerli kutsal fenerbahçe yuvası nasıl oldu da bu muazzam felakete uğradı ? dikkatsizlik mi, elektrik kontağı mı, kasıt mı idi ? bu nokta hala cevapsızdır, ancak yara çok derin olmuştur. neye, hangisine acıyalım ve yanalım ? o güzelim, tertemiz ve mükemmel lokale mi, o canım varlık eşsiz müzeye mi, o artık yok olan dinamik hayat ve kardeşlik havasına mı, yoksa 25 yıllık emek ve gayrete mi, hangisine ?”
kaynak: futbolistik.com
not: kuşdili yangınından yaklaşık 10 gün önce fenerbahçe stadının açılış maçı oynandı. yazıyı da buraya yazdım.