son 10 sezondur lig cetvelinde dokuzunculuktan yukarıya çıkamayan gençlerbirliği, “lig daha önemli” diyerek, avrupa kupaları’na gitmenin en kestirme yolu olan, türkiye kupası’nı pas geçmeyi gelenek haline getirdi. oysa bu sefer ümit özat, bol yedekli fenerbahçe karşısına as kadroyu sürerek bizleri hem şaşırttı hem de takdirimizi kazandı.
maçın 10. dakikasında ismail köybaşı’nın oyundan atılmasıyla birlikte birçok gençlerbirlikli gibi ben de, “galibiyet cepte” diye düşünmeye başladım. fakat 24. dakikadaki köşe vuruşunda hopf’un, geldiği günden bu yana bir türlü gideremediği yan top zaafına bir yenisini eklemesi sonucunda yiğithan’ın bomboş pozisyonda topu filelere göndermesiyle yenik duruma düştük.
golden sonra gençlerbirliği maçın başındaki gibi savunma arkasına havadan pas atarak gol bulmaya çalışıyordu ama bir türlü pozisyon üretemedi.
ikinci yarıya özat’ın, khalili ve halil ibrahim’in yerine ileriye rantie ve owusu’yu sürmesi galibiyeti düşündüğünün göstergesiydi. bu yarıya fenerbahçe’nin baskılı başlaması da alkarlar’ın ekmeğine yağ sürdü. fenerbahçe’nin ataklarından birinde gençlerliler topu kapıp irfan can’a gönderdiler, o da nefis bir şekilde topu rantie’yle buluşturdu ve güney afrikalı oyuncu da skoru eşitledi.
golden sonra gençlerbirlikliler topu ayaklarında tutup fenerlileri tamamen oyundan düşürdüler ve ilk buldukları fırsatta rantie topu ceza alanına doğru sürdükten sonra boştaki irfan can’a gönderdi, o da yumuşak bir şutla topu filelere gönderdi ve maç 2-1 alkaralar’ın galibiyetiyle sonuçlandı.
özat’ın türkiye kupası’nı önemsemesi ve kazanmak için hamleler yapmasına övmek için klavyeye dokunmaya başlarken teknik direktörün hem kendisine, hem de çalıştığı camiaya saygısı olmayan “en büyük hayalim fenerbahçe’yi çalıştırmak” sözleri ajanslara düştü!