maçın hemen başında istanbulspor savunması topu ve rakibi seyredince golü kalemizde erken gördük ve endişelendik. ama sergen'in şık golü gelince istanbulspor'un bir coşku gecesi yaşatacağına inandık. aykut'un penaltıdan attığı golden sonra farkın artmasını bekledik. ne varki aldandık. eğer istanbulspor gollere kadar getirdiği üstünlüğünü sürdürebilse, saffet ilk yarıda gol bulma yerine sahanın sağında ve solunda saklanmasa sarı - siyahlılar kendi pozitif oyun planını rakibe kabul ettirecek, lyon'un oyunun hızını düşürme planına uymayacaktı. ne varki, tempoyu arttırmayı düşünmemek aksine tempolu oyunların sahnelenmesi istanbulspor'un baskısını eksiltti, sarı - siyahlıları birinci devrenin sonlarına doğru oyundan düşürdü. birinci yarıdaki bir başka noksan da istanbulspor defansının yanlışlarıydı. halilagiç her nedense tutuktu. emre kulvarında çakılı kaldı. kanat bindirmelerine katılsa istanbulspor ileri uç adamlarının işi daha kolaylaşacaktı. gökhan ise hayli ağır. hemen belirtelim oyunun bu bölümünde sergen ve oğuz istanbulspor'un en yeterli futbolcularıydı. aykut sürekli kaçtı, ama gol yollarına yerleşme hataları içinde olunca pozisyon zenginliğini arttıramadı, gol bulamadı. lyon bir fransız takımı... ama asla birinci sınıf değil. dünkü hali ile ikinci sınıf bir takım görüntüsünün önüne geçemedi. doğrusu böyle bir takım karşısında istanbulspor'un skora arttıramamasına, turu inönü'de garantilememesine üzüldük. taraftar üstünlüğünü bulmuşsun... kapasitesi sınırlı bir fransız takımını yakalamışsın. dahası mağlup duruma düştükten sonra iki gol atmışsın. peki, kendi planını rakibe kabul ettirememek neden? ikinci yarıdaki bu yorgunluğun sebebi ne? tempoyu arttırsan, baskıyı yükseltsen, hamle sürekli hep sende olsa, ikinci yarıda kaliteyi düşürmeyip mücadelede eksik kalmasan, lyon sana ne kadar dayanacaktı? işte istanbulspor dünkü oyunun genelinde bunları yapamadı. sözün özü şu; istanbulspor çabuk yoruldu. bu yorgunluk tur vizesini lyon'a bıraktı. "