spor yazarları fenerbahçe-manchester united maçı için ne dedi?
rüştü reçber - hürriyet bu galibiyetle fenerbahçe şunları kazandı: - üst üste 3. resmi maçını aldı, havaya girdi. - formda olmasa da bir dünya devini devirdi. - müthiş bir özgüven yakaladı ve lig iştahını da artırdı. - feyenoord maçına ipler elinde çıkacak. ha, kahraman kimdi? böyle maçlarda kahraman yoktur, kahramanlar vardır. hepsi kahraman...
uğur meleke - hürriyet manu’nun, ingilizlerin “top heavy (bir tarafı çok ağır, diğer tarafı çok hafif)” diye tarif ettikleri dengesiz bir kadrosu var. bazı oyuncuları real’i kıskandırabilir; ama bazı bölgelerindeki herkesi serbest bıraksanız kimse almaz belki de. fenerbahçe’nin orada yaptığı gibi 5 savunmacıyla sahaya çıkıp bu takıma güçlü taraflarını gösterme fırsatı verirseniz sizi rahatlıkla dörtlerler. ama neustadter’i değil alper’i kullanarak biraz cesur olursanız sizin onları utandırmanız mümkün. dün gece de böyle oldu zaten.
erman toroğlu - sabah bakmayın skorun 2-0 olduğuna. maç çok rahat 4-1, 5-1 olabilirdi. o zaman benim aklıma şu geliyor: fenerbahçe'de oynayan özellikle de ithal futbolcular yurt dışı maçlarını, hele böyle vitrin maçlarını çok daha fazla özel görüyorlar. buna yerli futbolcular da ekleniyor o zaman fenerbahçe'deki bu manzara ortaya çıkıyor. madem böyle oynuyorsunuz kardeşim, türkiye ligi'nde neden saçma sapan işler yapıyorsunuz! çünkü aynı fenerbahçe, feyenoord maçını da oynattı. artık sarı-lacivertliler bundan sonra bayağı iyi gider dedik. söyleyenlerin başında da ben geliyorum. sonra taca çıktık. aslında fenerbahçe'nin ana fikri bu. neden böyle maçlar iyi, neden bazı maçlar kötü?
ateş bakan - hürriyet tartışılan dick, kimsenin beklemediği bir kadro ile çıkıyor ve kazanıyor… hiçbir şey yapmamış olsa bile yapabildiği tek transfer ile -lens- tam isabet kaydediyor ve güveni hak ediyor. taraftarı maça gitmeyen, ligde aldığı kötü sonuçlardan sonra bir anda “şampiyonluk iddiası yok varsayılan”, fenerbahçe; eline silgiyi almış kara tabloyu siliyor, kalemi ile de güneşin doğuşunu çiziyor. sırada, 12 numara var. onlar da her zaman yaptıklarını yapmaya başlarlarsa, dick abrocaat’ ın bizlerden sakladığı hedefi, gerçek olabilir.
gürcan bilgiç - sabah hesaplanamaz veya ön görülemez bir golle grubun en kritik maçına hükmetmeye başladı fenerbahçe. aynı vuruşun acısını süper lig'de galatasaray ve beşiktaş da yaşamıştı ama moussa'nın maç boyunca yaptığı tek olumlu şeyin, "en önemli şey" olması da futbolun ayrı cilvesi. bundan sonrasına baktığımızda istatistikler 70'e 30 united yazıyor. yani; top hep onların olmuş, hep onlar bir şeyler yapmaya çalışmış ama... burası çok önemli; "ama yapamamışlar..."
levent tüzemen - sabah istanbul'a indiklerinde jose mourinho ile manchester united'lı oyuncuların havalarından geçilmiyordu. ilk maçta 4 gol attıkları için "yine atarız" modundaydılar. alaycı tavırlarla bıyık altından gülüyorlardı. karşılaşma öncesi kaldıkları otelin bahçesinde antrenman yaparak türk medyasına "görün bakın biz nasıl bir takımız" cakasını satıyorlardı. fenerbahçe'yi o kadar küçük görmüşlerdi ki, isveçli yıldızları zlatan ibrahimoviç'i kulübede oturttular. oysa kadıköy'de çok önceleri 3-0 kaybettiklerini unutmuşlardı. hasan ali kaldırım'ın mükemmel ortasında sow'un attığı jeneriklik golünden sonra portekizli teknik adam biraz da şov yaparak alkışladı.
cem dizdar - fanatik eldeki oyuncular düşünüldüğünde sahaya sürülecek fenerbahçe takımı kaleden topal/souza hattına kadar neredeyse alternatifsizdi. dick advocaat bir gün önce, “volkan ve lens bize savunmada yardım etmek zorunda” dediği için de geriye ‘iki bilinmeyen’ kalmıştı. sow tahmin edilebilirdi. sürpriz, van persie’nin yokluğu oldu. ve ilk devre boyunca görüldü ki, alper’in sahadaki varlığı takım savunması açısından son derece doğru bir karardı.