yabancı illerde yalnız bir spor ve hattâ eğlence diye seyrettiğim futbol maçını ankara'da bir enerji imtihanı gibi seyrettim ; ankara, bu maçla zamanı nasıl yener olduğunu, nasıl zamanın üstünde umulmaz başarılar gösterebileceğini belirtti. sahada bir maç havasıdan başka hattâ bir maç havası yerine ankara’nın atmosferi vardı. ankara’nın gücünü yalnız ankara gücünde değil fener’de de seyrediyorduk... dün bize türk sporcuları ankara’nın gücünü bir ankara sahasında gözönüne koydular.. büyük mekteb ankara, gençliği spor bakımından, yetiştirmekte de esiz olduğunu gösterdi. daha on beş yıl önce belki bir tek spor kımıldanışı olmıyan bir şehirde, fener gibi tekniğini sonsuz ve uzun çalışmalara borçlu şöhretli ve usta bir takımın karşısına bucalamıyarak bir takım çıktığını gördük. “müsaviye yakın bir netice alması bir şans işi olabilirdi” dedirtecek kadar enerji gösteren bu takımı böyle bir kaç yıl içinde yetiştirmek yalnız ankara’da yapılabilecek bir iştir.
türk gençliğine uzanan elin, ankarada kendini faydalı ve gerekli bir işe veren her teşebbüsun neler yapabileceğini bir daha görmüş olduk. ankarada bilerek ve inanarrk millet ve memleket işlerinden herhangi birini ele alanın varacağı netice her halde muvaffakiyet olacaktır.
ankarada kendini bilerek ve inanarak memleket ve millet işlerinden birine veren her gençlik gümesi her halde önemli ve verimli bir varlık olacaktır.
ankarada her yaşayana, her şeyden önce, bu şehirde olmanın mazhariyeti, muvaffak olmak için, elde hazır bir kuvvettir, bir müstesna talidir.
dün biz bir fudbol maçından ziyade kurucu ankarayı, mekteb ankarayı, ankaranın gücünü seyrettik.