) final müsabakasını beşiktaş ile oynadı. futbol vâdîmizin bütün efkâr-ı umûmiyesi müsabakayı galatasaray’ın kazanacağı tahmininde bulunuyordu. ancak netice hiç de beklendiği gibi olmadı. siyah beyaz formalı, balıkçı tevfik ve şiir’den müteşekkil müdafaası ile galatasaray’ın meşhur muhacimlerine göz açtırmayan beşiktaş, tarihinde ilk defa karşı karşıya geldiği sarı - kırmızılı rakibini 2-0 mağlup etmeyi başardı.
bu müsabaka hakkındaki tafsilâta geldiğimizde ise evvelâ 27. dakikada penaltıdan refik osman ve 49. dakikada da edip beyler’in kaydettiği iki gole değinmek gerekir. bir de müsabakanın ümidin hilâfında gerçekleşen neticesinden dolayı husûle gelen şaşkınlığa...
altınordu’nun futbol vâdîsinden süratle uzaklaşmasından sonra meydanı boş bulan galatasaray ve fener takımları, sadece yekdiğerini rakip görüyordu... mamafih kazın ayağı öyle değildi. galatasaray’ı önce saadet bey’in münferiden yaptığı müthiş koşuları, sonra da refik osman’ın şiir gibi pasları, isabetli penaltısı ile sarsan ve şaşırtan siyah beyazlılar, edip bey’in ikinci devrede attığı gol ile yıktı. müsabakayı idare eden vefalı necip bey pek az arkadaşına nasip olan bir müzaheret ile alkışlandı.
burada kaleci ulvi bey’in şanssızlığından da söz etmek gerekir. galatasaray kalesine geçtiği gün iki, final maçında da bir penaltı ile karşılaşmak genç oyuncu için büyük talihsizlikti kuşkusuz. golleri yiyen galatasaray, beşiktaş kalesine bindirme yapsa da, refik osman (şiir) ve balıkçı tevfik’den oluşan “makasa” takılıyordu... müsabakanın tafsilâtını 24 ağustos tarihli nüshasında derc eden cumhuriyet, seyircilerin tepkisiyle ilgili enteresan bir tenkitte bulunmuş:
hakemin düdüğü bir tarafa ceza verdikçe homurdanan (yuhalar!...) kulakları yırtmaya başladı. spor meraklılarımızın arasında her vesilede (yaşa!), her bahanede (yuha!) diye bağırmaktan zevk alan, terbiyesi kıt bir tabaka var!”