ilk basımı 2001 yılında olan hakan dilek'in "mahallenin en şık abileri" kitabından;
paşalı birol: "ölene kadar fenerliyiz"
80 bin resim, büyük stadyumları beş kez dolanacak uzunlukta pankartlar, katışıksız ve bitimsiz fenerbahçe aşkıyla sarı-lacivert bir bağlılığın öyküsü paşalı birol'un yaşamı. ama birol, dayanışmanın giderek zayıfladığını söylüyor. haydi fenerbahçeliler birol'un bayrampaşa stadyumu'nun yanındaki müzesinin önüne: "birol buraya yumruk havaya."
"yıl 1959... bir ağabeyimiz oğluyla beni galatasaray-fenerbahçe maçına götürdü. metin oktay'ın ağları yırtan şutuyla galatasaray 1-0 galip geldi. hepimiz üzüntülüyüz. fenerbahçe bayrağının üzerinde ellerimizi birleştirdik ve yemin ettik; ölene kadar fenerliyiz."
vecdi teker, nam-ı diğer paşalı birol'un fenerbahçeliliği, o evin bahçesinde ve bayrak üzerinde edilen yeminle başladı. vecdi bu yemini paşalı birol olduğu ana ve bugüne kadar bozmadı. bozacak gibi de görünmüyor. bayrampaşa'da stadyumun yanındaki dört katlı binasının giriş katını işine, üç katını da fenerbahçe'ye ayırmış birol. bu üç kat eşi benzeri görülemeyecek cinsten bir fenerbahçe müzesi. binanın ikinci katı pankartlara ayrılmış. bu pankartlar özenle katlanmış ve içlerinde ne yazdığı bir kâğıtla üzerlerine tutturulmuş. paşalı'nın iddiasına göre, bugünkü değerleri 5 milyar lirayı bulan bu pankartlar türkiye'deki bütün büyük stadyumların her birinin etrafını beş kez sarabilecek uzunlukta. bir üst katta fenerbahçe'nin bütün eski idarecilerinin, ilk günden bugüne kulüp başkanlarının, 1959'dan bu yana fenerbahçe takım kadrolarının fotoğrafları var. tam 80 bin fotoğraf... hızına yetişebilmek mümkün değil. birol'un içindeki atlı karıncaya bindik, fır dönüyoruz. dolaplar futbolla ilgili gazete ve dergilerle dolu. bugün de fotomaç, fanatik, spor ve gazete pazar okuyor birol. 1973'ten beri de hürriyet arşivi son derece sağlam.
duvardaki tarih
tarih bu fotoğraflarla paşalı'nın müzesinin duvarlarına tutunmuş. maradona, brietner, rumenigge, george best gibi ünlülerle birlikte çektirdiği fotoğraflar da müzenin duvarlannı süslüyor. paşalı'nın müzesinde yer sarı, gök lacivert. san-lacivert çay bardakları, tespihler, kalemler, düdükler, anahtarlıklar, toplar, şapkalar, kaşkollar... san-lacivert bir dünyada yolculuğa çıktık. paşalı anlatırken yumruklarını sıkıyor, heyecanlanıyor, sesini yükseltiyor, alçaltıyor, gülüyor, hüzünleniyor, yerinde duramıyor, oturuyor, kalkıyor. kendisinin dediği gibi: "paşalı'yı tanımak için insanların bunu görmesi lazım." futbolun bir hastalık olduğunu söylerler. paşalı bu tanımı esastan ve usulden bozuyor: "futbol bir aşktır, tutkudur. ben amigo değil, çok iyi bir taraftarım."