sabri gençsoy (sağaçık): «şükrü gelinceye kadar hepimiz çekingen, sessiz birer futbolcuyduk. o geldi, neşesi arkadaşlığı da beraberinde getirdi. 1941 yılında ankaragücü ile başkentte maç yapacakmışız. benim haberim de yoktu. geçmiş gün, daha doğrusu maçı unutmuşum. ada'ya gittim yüzdüm. sonra da istiharete çekildim. birden hışımla yanıma birisi geldi. (neredesin yahu) diye çıkıştı. şaşırdım, bu idarecimiz abdullah posan'dı. kendimi önce vapurda sonra da ankara treninde buldum. maca çıktım. durum 1-1 iken bir orta yaptım, şükrü de voleyi çaktı, gol olmuştu. hemen yanıma gelip, (eğer sen olmasaydın bu gol de olmazdı) diye boynuma sarıldı.»
şeref görkey (soliç): «biz geçmiş günlerin şenol ve birol'u gibi birbirlerine yapışmış iki isim gibiydik. çok zaman ben soliçte, o ise solaçıkta yer aldık. aramızda zaman zaman gol yarışı da doğmuştu. fakat o doğrudan doğruya gole giderken, ben biraz geri insayt oynardım. şükrü, kimsenin kalbini kırmak istemeyen, rakibini dahi sayan centilmen bir sporcu idi. hiç unutmam 1945 yılının bir kış gününde benim ve şükrü'nün golleri ile galatasaray’ı 2-0 mağlûp etmiştik.»
hakkı yeten (sağiç): «şükrü çok yaramazdı. böylesine kıymetli bir futbolcumuza hizmet ve yardım edebilirsek kendimi çok mesut ve bahtiyar addedeceğim. bir tarihte hiç unutmam şükrü takıma daha yeni girmişti. ankara'da fenerbahçe ile başbakanlık kupasını oynuyorduk. şükrü soldan bir korner çeti. kafaya, sıçradım. fakat top havada kavis yaparak ağlara yapıştı. şükrü'ye doğru ilerledim. o, gol sevinci ile üzerime doğru gelirken (bu ne biçim korner, topa vurmak için az daha kafamı direğe çarpacaktım) diye bağırınca. şükrü yanımdan yüzünü buruşturarak hızla kaçtı. bu hâdsiseyi hâlâ gülerek hatırlarım.»
şükrü gülesin (solaçık): «arkadaşlarım hep beni methettiler. oysa ki, ben onların arasında futbolcu oldum. 20 sene sonra söyleyeceğim şu: hepsi modern futbolun ve tekniğin zirvesindeydi 20 sene önce. bir hakkı yeten, bir şeref, bir sabri, hir bir kemal, bir çengel... ve diğerleri. onlar gibisine daha rastlamış değilim. hattâ italya'da dahi. ya diğer takımlarda oynayan arkadaşlarım. ikinci bir cihat gelmedi avrupa’ya. ordinaryüs ıefter. baba gündüz, bülend eken ve senelerce millî takımda beraber şahlandığımız diğer arkadaşlarım... tekaütler maçında heyecandan yürüyebilecek takati bulursam kendimde, dünyaya bir kere daha geleceğim..»
kemal gülçelik (santrfor): «arkadaştan çok şükrü ile kardeş gibi idik. çok büyük bir futbolcudur o. bir fenerbahçe - beşiktaş maçından evvel sarı - lâcivertli idarecilerden yağcı ali. şükrü ile bana transfer teklif etmişti. şükrü o gün sakattı ve oynayamayacaktı. ben de anlaşmaya göre 10 dakika oynayıp çıkacaktım. hayatımda kaleci ile karşı karşıya kaldığım zaman hemen hemen hiç gol kaçırmamıştım. ve cihat’la bir an karşı kanıya kalıverdim. topu köşeye yolladım. uçtu aldı. sonra dedikodu olmasından korktum ve cihat’a tam iki gol attım. şükrü de sakat olduğundan cihat’ın arkasından bana bağırıyordu. (bravo kemal. aferin kemal) diye. olan cihat'a oldu.»