hakkı yeten'in takımı beşiktaş’a transfer etmiştim. ne demekti bu, dile kolay! hakkı kaptanla ve beşiktaş'ın o devirdeki şöhretleriyle aynı takımda oynayacağını düşünmek bile 17 yaşında bir genci bitirir, yatağı düşürürdü... öylesine büyük heyecandı, öylesine zor şeydi ...
bir cuma günü adaya ismime bir telgraf geldi. bütün ada halkı beraber okuduk telgrafı. şöyle diyordu: «kendine iyi bak. pazara galatasaray maçında oynuyorsun.»
dizlerimin bağı çözülmüştü, dilsize dönmüştüm. sonra, sonrası, sonraları devam etti gitti işte...
ama, o ilk heyecan kasırgasını hatırladıkça hâlâ ürperirim.
* * *
sene 1940
mağlûbiyet şöyle dursun, berabere dahi kalmadan şampiyon oluyor, rakip kalelere tam 108 gol atarak rekor üstüne rekorlar kırıyorduk...
* * *
1940-1941
«sabri - hakkı - kemal - şeref - şükrü» beşlisi diye bir dev silindirin, canavar bir forvetin hegemonyasına giriyordu türk futbolu.
yoktu bunun daha ötesi. dost, düşman hepsi aynı görüş, aynı fikirdeydi; «gelmez böyle bir forvet bir daha türkiye'ye.»
... ve gelemedi de...
* * *
1941-1942
baba kartal yenmesini öğretmişti bizlere.. hele bir kazâya uğramayalım, zindan ediyordu dünyayı hepimize... dalma iyiyi, dalma doğruyu öğretmişti. buna uymayanlar çarpılırdı. birbirimize kenetlenmiş, azim ve irade duvarı olmuştuk âdeta, bizi kimse yıkamazdı. yıkamadılar da senelerce... tâ ki biz yıkana kadar, daha iyi bir deyimle tabiat nimetlerine esir olana kadar...
* * *
1942-1943
hep birer örnek elbise ve palto yaptırmışlardı hepimize. antrenmanlardan sonra karıştırırdık paltoları. kırılırdık gülmekten.
benim maaşım; antrenmanlarda birer gümüş lira, maçlarda ise iki gümüş liraydı. bu parayı zaruri masraf olarak imza mukabilinde dağıtırlardı. o gümüş liralardaki sihirli gücü, italya'ya transfer ettiğim sene önüme dökülen milyonlarca lirette bulamadım.
* * *
1943 -1944 -1945 - 1946
maaşlara zam olmuş, maç primleri konmuştu ilk defa. en yakın rakibi altı, yedi puan aştın mı, prim almak zorlaşıyordu. bugün gibi hatırlarım. vedii, çengel hüseyin ve kemal'e gizli bir toplantı yapmış, primleri daha kolay almak için maç kaybetmeyi dahi düşünmüştük. hayaldi bunu yapabilmek tabii. delikanlılık devremizdi. böyleşey yapsak, kartal bizi yükselttiği yerden bırakıverir, tavuk ölüsü gibi yerde kalırdık...
* * *
1947 - 1948 - 1949 - 1950
seneler birbirini kovaladı... eskiler yerlerini yenilere bıraktı. takım yeni yeni galibiyetlere koşuyordu. bu son dört yıl içersinde ölünceye kadar unutamayacağım şeyler oldu.
harbiye'yi 6-3 mağlûp edişimiz. ve hakkı yeten’in zafer tacıydı bu maç. dünya tarihinde bir daha rastlanmaz böylesine. ilk devrede enerjik harbiye 3-0 galipti. ikinci yarıda herkes bizim bozguna uğrayacağımızı tahmin ederken, beşiktaş altı gol atıyordu. maçı 6-3 almıştık. hayır hayır hakkı kaptan almıştı tek başına. biri ayağa kaldırarak. sonra 30.000 kişinin, beşiktaş'ı ayakta alkışladığını görecektik...